Mahkemesi : Bursa 5. İş MahkemesiTarihi : 19/03/2015Numarası : 2014/777-2015/140Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili davacının Belediye'ye ait hayvan barınağında barınak çalışanı olarak N.. B..nin gözetim ve denetimi altında veterinerlik hizmetlerinde taşeron şirket işçisi olarak çalıştığını, asıl işverenin işçi eksikliğini muvazaalı alt işverenlik sözleşmeleriyle giderdiğini, ihaleyi ... Grup A.Ş. Firmasının kazandığını ve belediye tarafından biz sizi arayacağız denilerek iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Belediye vekili husumet itirazında bulunarak sözleşmenin Belediye Kanunun 67. maddesine uygun olarak yapıldığını, muvazaa iddiasını kabul etmediklerini ve davacının iş akdinin diğer şirketin sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle sona erdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.Davalı İvme Şirketi, şirkette 30 işçinin çalışmadığını, emir ve talimatın Belediye tarafından verildiğini, ve Belediyenin tek yetkili olup kendilerinin işverenlik sıfatının bulunmadığını belirterek husumet itirazında bulunmuş, davacının belirli süreli sözleşme kapsamında çalıştığını ve süre bitimnde sözleşmenin fesih bildirimine gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erdiğini ihale bitimi olarak fesih kodunun belirlendiğini savunmuştur.Mahkemece davacının çalıştığı N.. B..nde taşeron firma elemanı olarak toplam 21 kişinin çalıştığı, bunun haricinde belediye çalışanları ve veterinerlerin bulunduğu ve çalışan sayısının 30'un üzerinde olduğu kabul edilerek davalılar arasında akdedilen ihale sözleşmesi ve teknik Şartname, davacıya ait iş sözleşmesi, yeminli dinlenen taraf tanıklarının beyanları, mevcut delil durumu ile tüm dosya kapsamından; N.. B..ne ait hayvan barınağında dış saha çalışanı olarak diğer davalı İvme Bilişim ve Sağlık Hizmetleri Ltd Şti' nin sigortalı işçisi olarak çalıştığı, alt işverenler değişse dahi davacının çalışmasına ara vermediği, aynı şekilde ve aynı görev ve bölümünde çalışmasına devam ettiği, çalışırken emir ve talimatları davalı asıl işveren Bursa N.. B.. yetkililerinden almış olması da dikkate alındığında, davalılar arasında 4857 sayılı İ.K.'nun 6.maddesi uyarınca asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğuna karar verilmiş ve davacının N.. B..nde işe iadesine karar verilmiştir.4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan işçi sayısına göre belirlenir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/2 maddesine göre, İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. Yine aynı kanunun 18/4 maddesi uyarınca, işverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. Keza 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 60/2 maddesi uyarınca bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işler de, asıl işin dahil olduğu iş kolundan sayılır. Otuz işçi sayısının belirlenmesinde belirli-belirsiz süreli, tam-kısmi süreli, daimi-mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışanlar arasında bir ayırım yapılamaz. Fesih bildirimin yapıldığı tarihte 30 işçi sayısının tespitinde göz önünde bulundurulacak işçinin iş sözleşmesinin devam etmekte olması yeterli olup, ayrıca fiilen çalışıyor olması gerekmemektedir. Ancak hastalık, iş kazası, gebelik yada normal izin ve benzeri nedenlerle ayrılan işçi yerine bu süre için ikame işçi temin edilmiş ise, 30 işçi sayısında ikame edilen işçi dikkate alınmayacaktır. Konumu itibarıyla güvence kapsamı içerisinde olmayan işveren vekillerinin ve yardımcılarının da işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesinde dikkate alınması gerekir. Fesih bildirim tarihinden önce iş sözleşmesi feshedilen, bu nedenle feshin geçersizliği davası açıp, lehine feshin geçersizliğine karar verilen işçinin işverene işe başlatılması için başvurusu halinde, adı geçen işçinin de 30 işçi sayısında değerlendirilmesi gerekir. Böyle bir durumda feshin geçersizliğine ilişkin dava sonuçlanmamış ise, bekletici mesele yapılarak sonucu beklenmelidir. İş Kanunu kapsamı dışında kalan ve işçi sıfatını taşımayan çırak, stajyer ve meslek öğrenimi gören öğrencilerle süreksiz işlerde çalışanlar, keza işyerinde ödünç(geçici) iş ilişkisi ile çalıştırılanlar ile alt işveren işçileri o işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesinde hesaba katılmazlar. Alt işverenin işçileri otuz işçi kıstasının belirlenmesinde dikkate alınmazlar; fakat, iş güvencesi hükümlerinden kaçmak amacıyla, işçilerin bir kısmının muvazaalı olarak taşeron işçisi olarak gösterilmesi halinde, bu işçilerin de işçi sayısına dahil edilmesi gerekir. Daha açık bir anlatımla, alt işverenlik ilişkisinin geçersiz sayılması gereken hallerde taraflarca alt işveren sayılan kişiye bağlı olarak çalışanlar otuz işçi sayısının tespitinde hesaba katılmalıdır. Alt işverenin işçileri ile geçici işçi sağlayan işverenle iş sözleşmeleri devam eden geçici işçiler, kendi işverenlerinin işyerlerinde sayının belirlenmesinde hesaba katılırlar. Ancak tarafların geçici iş ilişkisinde gönderen işveren olarak nitelendirdikleri; fakat aslında “bodro işvereni” olarak faaliyet gösteren ve yaptıkları iş, işverenlerine işçi temin etmekten ibaret olanlara kayıtlı bulunan işçiler de sayı ölçütünde gözönünde bulundurulmalıdır.Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davalı şirketin SGK dönem bordrosunda fesih tarihinde davacı ile birlikte 21 işçinin çalıştığı anlaşılmaktadır. Davalı şirketin Türkiye çapında aynı işkolunda merkez ve varsa şubeleri dahil tüm işyerlerinde fesih tarihi itibarıyla çalışan sayısının tespiti dava şartının sağlanması bakımından önem arzetmektedir. Mahkemece yapılacak iş SGK'na yeniden müzekkere yazılarak davalı şirketin Türkiye çapında aynı işkolunda faaliyet gösteren işyerlerinde fesih tarihi itibarıyla çalışan sayısı tespit edilmeli ve çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Keza aynı maddenin 7. fıkrasına göre de “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler.” 4857 sayılı İş Kanununun 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. 4857 sayılı İş Kanunu ile asıl işverenin, bu Kanundan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden sorumlu tutulması şeklindeki düzenleme, asıl işverenin sorumluluğunun genişletilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda, ihbar, kıdem, kötüniyet ve işe iade sonucu işe başlatmama tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatili, yıllık izin, ikramiye, pirim, yemek yardımı, yol yardımı gibi tüm işçilik haklarından birlikte sorumluluk esastır. Kanunun kullandığı “birlikte sorumluluk” deyiminden tam teselsülün, dolayısı ile müşterek ve müteselsil sorumluluğun anlaşılması gerekir.Muvazaalı bir hukuki muamele ile üçüncü kişinin ızrar edilmesi ona karşı bir haksız eylem niteliğindedir. Üçüncü kişiler muvazaa nedeniyle hakları halele uğratıldığı takdirde haksız fiil sorumluluğuna dayanarak muvazaalı hukuki işlemi yapan taraftan zararının tazminini isteyebilir. Haksız fiil işleyen kimse uygun illiyet bağı çevresine giren bütün zararlardan sorumludur. Ayrıca muvazaa sebebiyle akdin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması sayılan hallerde muvazaa ileri sürülemez ise de muvazaanın tarafı olanların muvazaayı birbirlerine karşı ileri sürmeleri mümkündür.Asıl işveren ve alt asıl işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde, asıl işveren başlangıçtan beri gerçek işveren olduğundan, feshin geçersizliği ve işe iade davasının tarafı gerçek işveren ile muvazaalı işlemin diğer tarafı olan kişi veya kuruluşlar olmalı, işçi gerçek işverene ait işyerine iade edilmeli, işe iadenin mali sonuçlarından muvazaanın tarafı olan kişi veya kuruluşta gerçek işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalıdır. Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması ve muvazaa bulunmaması halinde ise, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğü alt işverenindir. Asıl işverenin iş ilişkisinde sözleşmenin taraf sıfatı bulunmadığından, asıl işverenin işe iade yönünde bir yükümlülüğünden söz edilemez. Asıl işverenin işe iade kararı sonrası işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden yukarda belirtilen hüküm nedeni ile alt işverenle birlikte sorumluluğu vardır.Somut uyuşmazlıkta mahkeme gerekçesinde davalılar arasındaki ilişkinin asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğu belirtilerek davacının Belediye nezdinde işe iadesi yönünde karar verilmiştir. Mahkemece davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığına dair tespitler yeterince açık değildir. Öncelikle muvazaa iddiası gerekirse bilirkişi incelemesiyle keşif yapılarak açıklığa kavuşturulmalı, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun anlaşılması halinde şimdiki gibi, muvazaalı değilse davalı şirkette Türkiye çapında aynı işkolunda fesih tarihinde 30 işçinin çalışıp çalışmadığı belirlenerek muvazaa yok ve şirketteki çalışan sayısı 30 işçinin altında ise davanın reddine, 30 işçi sayısı gerçekleşmiş ise davacının alt işveren şirkete işe iadesi ile tazminatlardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 28.10.2015 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlar
Taraflar arasındaki “şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11.İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.03.2013 gün ve 2013/294 E., 2013/251 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçiler vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 22.11.
Takibin itirazla durması halinde yatırılan peşin harcın talep halinde alacaklıya iade edileceği
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde
temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle
ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği
görüşülüp düşünüldü :492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 29/3. maddesi hükmüne göre “ilama da
Temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davası - zorunlu dava arkadaşlığı
MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İtirazın Kaldırılması ve TahliyeTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.