Mahkemesi : Bursa 8. İş MahkemesiTarihi : 07/05/2014Numarası : 2012/71-2014/382 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, 27.12.2006 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını, en son Bursa ... ... Nilpark AVM’de çalıştığını, iş akdinin herhangi bir gerekçe gösterilmeden 20.03.2012 tarihinde davalı tarafından feshedildiğini, aylık net ücretinin 890,00 TL olduğunu, aylık 240,00 TL yemek yardımı ve 100,00 TL servis yardımından yararlandığını, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmekle beraber tazminat hesabına esas ücretin tespitinde sosyal hakların dikkate alınmadığını, haftanın 4 günü 13.15-22.15 saatleri arasında, haftanın 2 günü 09.15-18.15 saatleri arasında tüm ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, fazla mesai ve genel tatil ücretlerinin hiç ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davacının davalı firmada 27.12.2006-20.03.2012 tarihleri arasında çalışmış olduğunu, üretici firmalardan kaynaklanan nedenlerle davacının iş akdinin feshinin zorunlu hale geldiğini, davacının tazminatlarını almaktan imtina etmesi nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı hesaplanarak banka hesabına yatırıldığını, davacının aylık brüt ücretinin 890,00 TL olduğunu, davacının işyerinde prim, servis ve yemek yardımı gibi sosyal haklardan yararlanmasının söz konusu olmadığını, haftalık çalışma süresinin 45 saati aşmadığını, ancak aşması halinde ise fazla mesai ücretlerinin tahakkuk ettirilerek davacının banka hesabına yatırılmış olduğunu ve davacının genel tatil günlerinde çalışmadığını, çalışmış olması halinde bordro ile ödendiğini, prim ödemesi bulunmadığını, davacının hatalı bir şekilde fazla mesai ödemesini prim ödemesi gibi algıladığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32'nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8'inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37'nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8'inci ve 37'nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda; davacı 890,00 TL net ücret aldığını ileri sürerken, davalı davacının aylık brüt ücretinin 890,00 TL olduğunu savunmuş, davacıya ait imzasız ücret bordrolarını dosyaya sunmuştur. Bordrolarda davacının ücretinin 890,00 TL brüt olduğu görülmektedir. Mahkeme karar gerekçesinde bordrolardaki ücretin banka kanalıyla ödendiği ve davacının ücretinin bordrolara göre belirlenmesi gerektiği belirtildiği halde, ek bilirkişi raporuna göre davacının ücretinin davacının iddia ettiği net 890,00 TL olduğu kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibarla hüküm kurularak ücret konusunda çelişkili bir karar verilmiştir. Mahkemece davacının alabileceği ücret konusunda ilgili meslek odalarından davacının işyerinde ve meslekteki çalışma süresi, çalışma tarihleri bildirilmek suretiyle alabileceği ücret sorulmalı tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle davacının ücret miktarı konusunda bir karar verilmelidir. Yazılı şekilde çelişkili karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 3-Mahkeme karar gerekçesinde davacının fazla mesai alacaklarının bordro ile ödendiği, tanıkların davacının prim aldığını beyan etmelerine rağmen prim alacağının nasıl hesaplanacağının dosyadan anlaşılamadığı, bordrolarda prim ödemesi görülmediği belirtilmiştir. Davacıya ait ücret bordrolarında fazla mesai saati “0” olarak gösterilmesine rağmen davacıya her ay değişen miktarlarda, bazen ücretine yakın miktarda fazla mesai tahakkukları yapıldığı görülmektedir. Davacı davalı işyerinde satış danışmanı olarak çalışmaktadır. Davacı tarafça dosyaya sunulan e-posta çıktısında davalı tanığı R.’ın birinci hedefin 60 adet olduğu karşılığında 75 dolar ödeneceği, ikinci hedefin 80 adet olduğu, ikinci hedefin gerçekleşmesi halinde ise 125 dolar ödeneceğinin bildirildiği görülmektedir. Davacı tanığı R.. Ç.. davacının maaş + prim sistemi ile çalıştığını, ilk kotayı doldurduğunda 75 dolar, ikinci kotayı doldurduğunda 125 dolar ödendiğini beyan etmiştir. Davalı tanığı Ufuk Gezici kendisinin son maaşının primlerle birlikte 1.600,00-1.700,00 TL olduğunu beyan etmiştir. Bu tespitler karşısında davalı işyerinde prim uygulaması olduğu sabittir. Bu nedenle bordrolarda fazla mesai saatinin “0” olarak gösterilmesine rağmen her ay değişen miktarlarda fazla mesai tahakkuk ettirilmesinden davacıya fazla mesai adı altında yapılan ödemelerin prim ödemesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacıya bordrolarla fazla mesai adı altında ödenen prim ödemelerinin davacının kıdem ve ihbar tazminatına esas giydirilmiş ücret hesabında dikkate alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 4-Davacı davalı işyerinde aylık 240,00 TL yemek ücretinin sodekso kartı ile ödendiğini ileri sürmüş, kendisine ait kart fotokopisini dosyaya sunmuştur. Davalı tanığı U. G. yemek ücretinin sodekso kartı ile ödendiğini beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının aylık 240,00 TL yemek ücreti aldığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacıya yemek ücretinin kartla ödendiği dosya kapsamı ile sabit olup mahkemece ilgili şirkete yazı yazılarak davacıya aylık ne kadar yemek ücreti ödendiği belirlenerek davacının giydirilmiş ücret hesabında dikkate alınmalıdır. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 12/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.