Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19908 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2575 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : KDZ.Ereğli 1. İş MahkemesiTarihi : 25/12/2013Numarası : 2010/914-2013/603 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Davacı temyizi yönünden; 6100 Sayılı HMK'nun geçici 3.madde 1.fıkrasına göre; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2.Fıkrasına göre; Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5.maddesine göre iş mahkemesinden verilen kararlar tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren sekiz (8) gün içinde temyiz olunabilir. Bu süre içinde temyiz dilekçesinin hakime havale edildikten sonra temyiz defterine kaydının yaptırılması ve harcının yatırılması gerekir. Temyiz süresi içinde temyiz dilekçesi ve temyiz defterine kaydedilmiş, ancak harç yatırılmamış ise, harç ve temyiz giderlerinin yatırılması için ilgili tarafa HUMK'nun 434/3.maddesi gereği yedi (7) günlük kesin süre verilmesi gerekir. Sekiz (8) günlük süre içinde temyiz edilmeyen (HUMK'nun 432/4), temyiz defterine kaydı yapılmayan (HUMK'nun 434/3) kararlar kesinleşmiş olur. Somut olayda karar davacı vekiline 25/12/2013 tarihinde usulüne uygun olarak tefhim edilmiştir. Davacı vekili gerekçeli kararın kendilerine 29.01.2014 tarihinde tebliğ edildiğini beyanla kararı esastan ve gerekçeli karardan kaynaklanan nedenlerle temyiz ettiğini bildirmiştir. Ancak UYAP’ta davacı vekilinin 16.01.2014 tarihli dilekçesi mevcut olup bu dilekçede davacı gerekçeli kararın yazıldığını ve UYAP ortamına düştüğünü beyanla kararın taraflara tebliğe çıkartılmasını talep etmiştir. Davacının temyiz talebinin karara muttali olduğu anlaşılan 16.01.2014 tarihinden itibaren sekiz (8) günlük temyiz süresinin son günü olan 24.01.2014 tarihi geçtikten sonra 04.02.2014 tarihinde yapıldığı temyiz defterine kayıt ve harç makbuzlarından anlaşıldığından, davacının temyiz talebinin HUMK'nun 432/4.maddesi gereğince süre aşımı nedeniyle REDDİNE, karar verilmelidir. 2- Davalıların temyiz talepleri yönünden; Davacı, davalı B.. Lojistik Ltd. Şti.'nin alt işvereni olan diğer davalı nezdinde şoför olarak çalıştığını, iş akdinin davalı N.. Servis Hizmetleri Tic. A.Ş. tarafından haksız ve ihbarsız olarak feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, yıllık izin, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda bilirkişi tarafından davacı tanık beyanları esas alınmak suretiyle fazla mesai ücreti hesaplanmış ve mahkemece bu rapora itibar edilerek davacının fazla mesai ücreti talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa fazla mesai hesabında beyanları hesaba esas alınan davacı tanıklarının davalıya karşı açmış olduğu davaların bulunduğu, yani davacı tanıklarının davalı ile husumetli olduğu UYAP ortamında yapılan araştırma ile sabittir. Bu nedenle husumetli davacı tanıklarının beyanları ile yapılan hesaplama hükme esas alınamaz. Yapılacak iş dosya arasında bulunan davacının çalışma saatine ilişkin tüm bilgiler Karayolları Trafik Yönetmeliği 98. maddesinde düzenlenen şoförlerin çalışma saatlerine ilişkin sınırlamalar ile birlikte değerlendirilmek suretiyle çıkacak sonuca göre davacının fazla mesai yapıp yapmadığı hususunda karar vermektir. Mahkemece bu hususa dikkat edilmeden husumetli tanık beyanları hesaplamaya esas alınmak suretiyle fazla mesai ücreti talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz dilekçesinin REDDİNE, davalıların temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istekleri halinde taraflara iadesine, 31.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.