Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1987 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2203 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgiler eşliğinde saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Kadastro tesbitine bir kayıt ve belge esas alınmamış, yargılamada taraflar bir kayıt ve belgeye dayanmamışlardır. Bir yerel bilirkişi bir tanık ve tutanak bilirkişileri taşınmaz başında dinlenerek iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden taşınmaz başında keşif yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığı menkul mal hükümlerine tabi olduğu, bu nedenlerle yanlar arasındaki uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümleneceği kuşkusuzdur. Ne varki dosya içeriğine göre yerel bilirkişi ve tanık sözleri ve dinlenen tutanak bilirkişilerinin beyanları soyut nitelikte gerekçesiz olaylara dayanmayan sözlerden ibarettir. Öte yandan zilyetlik yönünden yapılan araştırma ve soruşturma da yetersizdir. Kaldı ki dava ve temyize konu taşınmazın türü tesbitte ham toprak olarak belirlenmiştir. Uzman ziraatçı bilirkişisi ise raporunda taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olduğunu açıklamıştır. Ne varki, mahkemece taşınmaz bizzat görülüp gözlenmediğinden ve mahkemenin gözlemi keşif tutanağına yansıtılmadığından uzman ziraatçi bilirkişisinin raporunu denetleme olanağı bulunmadığından anılan raporunda yargı denetimine açık olmadığı saptanmıştır. Böylesine yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulamaz. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi fen elemanı ve uzman ziraatçi bilirkişi tesbit tutanağı bilirkişilerinin tümü tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, dava konusu taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, tesbitte saptanan hukuksal olgu dikkate alınarak tutanak bilirkişileri yeniden taşınmaz başında usulün 259. maddesi hükmüne uygun biçimde ayrı ayrı dinlenerek tesbitte saptanan hukuksal olgu ile hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık ile yapılması muhtemel keşifte dinlenecek olan yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları arasında aykırılık varsa duraksamasız giderilmeli, daha sonra uzman ziraatçi bilirkişi ve mahkeme heyeti hazır olduğu halde, taşınmaz bizzat mahkemece görülüp, gözlenmeli, gözlem keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, özellikle taşınmazın meyil durumu, fiziksel yapısı, dıştan komşu taşınmazlarla toprak mukayesesi yapılmalı, komşu taşınmazların tesbit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, komşu taşınmazların tesbitlerine bir kayıt ve belge esas alınmış ise nizalı parsel yönünü sözü edilen kayıt ve belgelerin ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği üzerinde durulmalı, uzman bilirkişi fen elemanından keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkeme gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, daha sonra davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/son maddesi hükmüne göre davacı taraf ile ortak miras bırakanı ölmüş ise ortak miras bırakanın varsa, dava dışı mirasçılarının onaylı nüfus kayıt örnekleri ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilerek kimlikleri bu yolla sağlıklı biçimde belirlenip ilgililer adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden salt kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle başkaca taşınmaz mal tesbit yada tescil edilip edilmediği, Kadastro, Tapu Sicil ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 06.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.