Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19826 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8293 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Düzce İş MahkemesiTarihi : 18/03/2014Numarası : 2012/172-2014/233Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı vekili, davacının 01/11/1997 tarihinden 27/03/2012 tarihine kadar tır sürücüsü olarak çalıştığını, hak ettiği ücret alacaklarının zamanında tam olarak ödenmemesi nedeniyle iş akdini haklı nedenle kendisinin feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ulusal bayram genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının davalıya ait iş yerinde belirsiz süreli iş akdi ile 01/01/1998-15/07/2003 tarihleri arasında uluslararası tır şoförü olarak çalıştığını, emeklilik nedeni ile kendi isteğiyle iş akdinin sonlandırıldığını, davacının tüm ikazlara rağmen kıdem tazminatını almaya yanaşmadığını, davacının emeklilik maaşının yetmediğini söyleyerek iş istediğini, kısa süreli ancak belirsiz süreli iş akitleri altında davacıya iş verildiğini, bu süre içerisinde destek priminin eksiksiz yatırıldığını, her yurtdışı seferi için 500 EURO ücret aldığını, yıllık izinlerini kullandığını, fazla mesaisinin söz konusu olmadığını, bayram ve genel tatillerde çalışmadığını, ücret alacağının ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacının tazminat hesaplamasına esas brüt ücreti konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32'nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanununun 323'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8'inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37'nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8'inci ve 37'nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta primi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde sefer başına 550 EURO aldığını ve ayda ortalama 1,5 sefer yaptığını iddia etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da yapılan emsal ücret araştırmalarına göre sefer başına 500 EURO alabileceği bildirilmiştir. Yine mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının tazminat hesabına esas aylık ücreti de ayda ortalama 1,5 sefer ve sefer başına 500 EURO kabul edilerek hesaplanmıştır. Oysa davacının pasaport kayıtlarına göre de ayda kaç sefer yaptığı sabittir. Tanık beyanlarına göre ortalama 1,5 sefer kabul edilmesi isabetsizdir. Bilirkişi raporunda da belirlendiği gibi davacı son 1 yılda 14 sefer yapmıştır. Son bir yıldaki sefer sayısına göre 1 yıllık ücreti belirlenmeli ve bu yıllık ücret 12'ye bölünmek suretiyle aylık ücret belirlenmeli ve talep ettiği işçilik alacakları (kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı) bu ücrete göre hesaplanmalıdır. Hatalı bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir .SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 30/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.