Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19744 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11729 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Antalya 6. İş MahkemesiTarihi : 29/04/2014Numarası : 2012/31-2014/178 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı M.. B.. vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı M.. B..nın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması, ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7'nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447'inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama " usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yürürlükte olduğu dönemde 319'uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeleri uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def'i davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz. Somut olayda dava dilekçesi incelendiğinde davanın belirsiz alacak davası olarak değil kısmi dava olarak açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Davalı Muratpaşa Belediyesine dava dilekçesi 08.08.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davalının 22.08.2012 havale tarihli dilekçesiyle talep edilen alacaklar için zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Yine davacı bilirkişi raporu alındıktan sonra dava dilekçesiyle istenen miktarları ıslah ile artırmış, ıslah dilekçesi davalıya 25.12.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili 07.01.2014 tarihinde ıslaha karşı da zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Kısmi dava olarak açılmış davada dava ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı def'i değerlendirilip hesaplama yapılarak fazla mesai ile ulusal bayram genel tatil alacağı hakkında çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı def’i dikkate alınmadan hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması hatalıdır. O halde davalı M.. B..nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı Muratpaşa Belediyesine iadesine, 28.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.