Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19739 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10692 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Mersin 1. İş MahkemesiTarihi : 06/05/2014Numarası : 2014/43-2014/230 Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi incelemenin Yargıtayca duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 14.10.2014 günü belirlenen saatte temyiz eden davacı K.. K.. vekili Av.M.. S.. C.. ve davalı G.. Tarım Ür.Paz.San.Tic.A.Ş. vekili Av.H.. Ö.. G.. geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde çalışırken iş akdinin 21.03.2011 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, haftanın 7 günü 07.30-21.00 saatleri arasında çalıştığını, fazla mesai yaptığını, ayrıca milli bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını, ücretinin ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının 09/02/2003- 18/03/2011 tarihleri arasında çalıştığını, davacının diğer çalışanlarla birlikte davalı iş yerine ait bilgiler, dökümanları alarak işyerinden ayrıldıklarını bu nedenle haklarında C. Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu ve iş akdinin iş kanunu'nun 25. Maddesi gereğince feshedildiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, davacının bayram ve tatillerde çalışmasının söz konusu olmadığını, fazla çalışma yapmadığını, yıllık izinlerini kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile bilirkişi raporunda hesap edilen diğer alacaklarının bulunduğu gerekçesi ile istek kısmen hüküm altına alınmış, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 05.12.2013 tarihli ilamı ile özetle, “...Somut olayda, davacının davalı işyerinde muhasebe ve insan kaynakları departmanında çalıştığı sabittir. Davacının dosyadaki beyanında; davacı, işveren S.. F.. ile aralarında geçen konuşmayı kendisine aktararak işyeri çalışanlarından B.. Y..'ın kendisinin ve sekreter A.. Ş..'ın işten çıkarılmalarını talep ettiğini, kendisinin de "asıl sorun yaratan B.. Y..'dır asıl onun çıkarılması gerekir benim ekibim iyi çalışıyor" demesi üzerine işverenin "o zaman hepiniz birlikte defolun" dediği yönündeki aktarımı sonrasında işyerini terk ettiklerini bildirmiştir. Davacının, kendisine işveren tarafından söylenmiş bir söz ya da fesih iradesi olmaksızın diğer çalışanlarla birlikte hareket ederek işyerini terk ettiği ve böylece iş akdini eylemli olarak davacının feshettiğinin anlaşılması karşısında fesihten sonra ortaya çıkan tehdit ve şantaja ilişkin Cumhuriyet Savcılığı soruşturmasının sonucunu dikkate alarak, davalı işveren tarafından iş akdinin haksız nedenle feshedildiği gerekçesiyle, kıdem ve ihbar tazminatı talebinin yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, dosyada dinlenilen tüm davacı tanıklarının, davalı aleyhine açılmış davalarının varlığı sebebiyle aralarında husumet olduğu açıktır. Buna rağmen, dosyada bulunan işyeri kayıtları ve diğer delillerle örtüşmeyen, başkaca belge ve beyanlarla desteklenmeyen davacı bilirkişi raporunun hükme esas alınması da isabetsiz olup bozma nedenidir.” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkeme bozma kararına uymuş, yıllık izin ücreti dışındaki diğer taleplerin reddine karar vermiştir. Davacını yıllık izinlerini kullanıp kullanmadığı ihtilaflıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. Dava 30.03.2011 tarihinde açılmış olup o tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 188.maddesinde "Hakimin re'sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar" deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir. (Prof.DR B.. K.. Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990 cilt 1.s:900) Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Dava hakkının varlığı ya da düşmüş bulunmasının incelenmesi, doğrudan hakime verilmiş ödevlerden olması karşısında Yargıtay Dairesi, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının tamam olup olmadığını kendiliğinden gözetebilir. Davanın hukuksal niteliği gereği davalı, temyiz aşamasında da borcu süküt ettiren bir belge vermiş ise, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Gerçektende, yargılamada davayı inkar eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından da söz edilemeyecektir. Sonuç itibariyle; yargılama aşaması henüz tamamlanmamış böyle bir durumda, borcu itfa eden belgenin veya dava şartının söz konusu olduğu hallerde, dava sonuçlanıp kesinleşmemiş ise, ibraz edilen ve borcu söndüren yazılı belgenin dikkkate alınması gerekir. Somut olayda; hükme esas alınan bozma öncesi hazırlanan bilirkişi raporunda, davacının çalıştığı süre içinde hiç yıllık izin kullanmadığı belirtilerek yıllık izin ücreti hesap edilmiş, mahkemece hüküm altına alınmış, yıllık izin ücretine ilişkin hüküm bölümü bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş ise de, bozma sonrası verilen hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesine davacının imzasını taşıyan 12.12.2005-28.12.2005 tarihleri arasında 14 iş günü;02.10.2006-17.10.2006 tarihleri arasında 14 iş günü;14-07.2007-30.07.2007 tarihleri arasında 14 iş günü; 04.10.2007-27.10.2008 tarihleri arasında 20 iş günü;07.10.2009-27-10.2009 tarihleri arasında 20 işgünü; 02.08.2010-24.08.2010 tarihleri arasında 20 iş günü izin kullandığına dair fotokopi izin belgesi sunmuş olup bunların aslı getirtilip bu belgelere karşı davacıdan diyecekleri sorulup buna göre davacının yıllık izinlerini kullanıp kullanmadığı hususunun değerlendirilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. O halde davalı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davacıdan temyiz harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 28.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.