Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19520 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12079 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Burdur 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 17/03/2014Numarası : 2012/159-2014/225 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerinde garson olarak çalışırken iş akdinin işveren tarafından haksız olarak sonlandırıldığından bahisle kıdem, kötüniyet ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalı Bakanlık, davacının iş akdinin ihale ile hizmet alımı yapılan diğer işveren tarafından sonlandırıldığını, tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını davalı şirket, davacının iş akdinin ihale süresini sona ermesi nedeniyle haklı nedenle sonlandırıldığını, tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmişlerdir. Mahkemece, davacının iş akdinin davalı şirket tarafından haklı neden olmadan feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. HMK'nun 107.maddesinde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği, karşı tarafın verdiği bilgi veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği, ayrıca kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın var olduğunun kabul edileceği, 109.maddesinde ise talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı, kısmi dava açılması halinde dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkca feragat edilmiş olması hali dışında talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği bildirilmiştir. Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı neye karar verilmesi istiyorsa onu açık şekilde yazar. Tespit davalarında davacı bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine karar verilmesini ister, kısmi davada davacının dava dilekçesinde kısmi dava açtığını açıkça bildirmesi gerekir, belirsiz alacak davasında ise alacağın miktarının belirlenmesi açıkça talep edilmelidir. Talep sonucu açık değilse mahkeme talep sonucunu açıklattırmalıdır. Bundan başka, talep sonucunun açık olmaması halinde, onu dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığında bir yoruma tabi tutarak davacının açtığı davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemek hakimin ödevidir. Somut olayda dava dilekçesinde davacı vekili davanın belirsiz alacak davası olduğunu açıklamadığı gibi talep ettiği alacakların miktarının da belirlenmesini talep etmemiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmakta olup, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara dava, ıslah dilekçesi ile talep edilen alacaklara ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme sonucu dava belirsiz alacak davası olarak değerlendirilerek, hüküm altına alınan kıdem tazminatı dışındaki alacaklarının ıslah dilekçesi ile talep edilen kısmına da, temerrüt tarihi olarak nitelenen dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması isabetsiz olmuştur. 3-Bilirkişi raporunda, davacının kıdeme esas süresinin tespitinde, açıklamalar kısmında tablo olarak 1984 gün hesaplanmış olmasına rağmen, hesaplamalar kısmında 2323 gün üzerinden kıdem hesabı yapılması ve alacağın da bu süre üzerinden tespiti ayrıca davacının yıllık izin süresi açıklamalar kısmında 70 gün hesaplanmış olmasına rağmen, hesaplamalar kısmında 90 gün üzerinden yıllık izin hesabı yapılması ve alacağın da bu süre üzerinden tespiti, ayrıca 392 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/J maddesi uyarınca davalı Bakanlık harçtan muaf olmasına rağmen harcın yargılama giderlerine katılarak başvuru, peşin ve ıslah harcına mahkûm edilmesi, hatalı olup bozma nedenidir. O halde davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde, davalı A.. A..'ne iadesine, davacıdan temyiz harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 27/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.