Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18956 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11459 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Samsun 2. İş MahkemesiTarihi : 13/05/2014Numarası : 2013/149-2014/263 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işverence sigorta primlerinin eksik yatırılması, hakedilen ücretlerin ödenmemesi, çalışma şartlarınının ağır olması sebebiyle iş akdini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek bazı işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin tazminat gerektirmeyecek şekilde feshedildiği iddiasının davalı işveren tarafından ispatı gerektiği, dosya kapsamında davacı işverenin en başından beri davacının iş sözleşmesini kendi isteğiyle feshettiğini belirterek, 2 adet ibraname ibraz ettiğini, davacı tarafın bu ibraname ve içeriğine ve imzaya itirazda bulunmadığını, ibraname başlıklı belge ile iş sözleşmesinin feshi yazılı ibranamenin tarihlerinin iş akdinin feshi tarihinden sonra 23/05/2011 olduğu, davacının kendi isteğiyle işyerinden ayrıldığını beyan ederek dava konusu yapılan kıdem tazminatı, ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı, yıllık ücretli izin alacağı hususunda davalı işvereni ibra ettiğini, ibranamelerin geçerli olduğu, miktar içermemesi nedeniyle tek tek sayılan alacaklar yönünden, davacının alacak talep edemeyeceği anlaşılmakla, davacının iş akdinin davalı işveren tarafından değil, kendi isteğiyle sona erdiği bu kapsamda ibranamelerde dikkate alınarak davacının kıdem tazminatı, ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı ve yıllık ücretli izin alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ibranamenin geçerli olup olmadığı ve bu bağlamda kıdem tazminatı, ulusal bayram genel tatil ve yıllık ücretli izin alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132'inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun  420'inci maddesinde öngörülmüştür.  Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hakediş tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu  01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının  sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:  Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez. İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21'inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31'inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Somut olayda, davalı iş aktini davacının sona erdirdiğini savunmuş ve iki adet ibraname sunmuştur. Dosyada mevcut, davacının imzasını havi "iş sözleşmesinin feshi, “ibraname” başlıklı belgede ödemeye karşılık herhangi bir miktar da belirtilmemiştir. İbranamelerin ilkinde ücret ve yıllık izin alacağının bulunmadığı belirtilirken, ikinci ibranemede kıdem, ihbar tazminatı, ulusal bayram genel tatil yıllık ücretli izin alacağı tek tek sayılarak, her bir alacak karşılığı yoktur denilmiş ancak, miktar belirtilmemesine rağmen tahsil edildiği açıkca yazılmıştır. Bu ibranameler doğrultusunda davacıya herhangi bir ödeme yapıldığı hususunda davalı işveren tarafından bir ödeme belgesi de dosyaya sunulmamıştır. Davacının talep ettiği işçilik alacaklarının geçersiz ibranemeye dayanılarak reddi yerinde görülmemiş, karar bu nedenle bozulmuştur. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 16/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.