Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1829 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4794 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, adi ortaklıktan kaynaklanan katılım payı alacağına ilişkindir. Mahkemece istem reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir. Davacı, davalı ile iş ortaklığı yapmak üzere açtıkları dükkana 5.750 TL'lik malzeme aldığını, davalının da aynı miktarda sermaye koyduğunu, ancak davalının bir müddet sonra davacıyı dükkandan çıkardığı ve herhangi bir ödemede bulunmadığı iddiasına dayalı ortaklığa yaptığı harcamalar tutarının ödetilmesini istemiştir. Davalı cevabında, davacı ile birlikte ortak bir işyeri açtıklarını ve işyerinin kendisi adına yapıldığını ancak aralarında herhangi bir yazılı sözleşme yapmadıklarını, sözkonusu işyerinin zarar etmeye başlaması ve piyasaya borçlarının birikmesi üzerine dava dışı kişiye devir ettiklerini ve davacının ortaklık payının sözkonusu kişinin davacı lehine verdiği senet ile ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tarafların adi ortaklık kurdukları ve ortaklığa konu işyerinin dava dışı kişiye devredilmesi sonucu davacıya düşen payın sözkonusu kişi tarafından verilen senetle ödendiğinin davalı tarafından ispatlandığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamından, tarafların adi ortaklık kurdukları ve yönetici ortağın davalı olup aralarındaki ilişkiye dair herhangi bir yazılı sözleşme düzenlemedikleri, söz konusu işyerinin dava dışı kişiye devredildiği, davacının da ortaklık katılım payının ödenmediğini bildirerek alacak isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle davacının katılım payı alacağı yönündeki istemi aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsamaktadır. Davanın bu şekilde hukuki nitelendirilmesinin gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmelidir. Dava konusu uyuşmazlık 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş ise dosya temyiz aşamasında iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK'nun yürürlüğüne dair kanunun 1. maddesi son cümlesi uyarınca “...sona erme ve tasfiye” konusunda 6098 Sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesine dair 6098 Sayılı TBK'nun 639, 642, 643 ve 644. maddelerinin dikkate alınması gerekir. Şu durumda, mahkemece yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenmeli, tarafların tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar anlaşamadıkları takdirde, mahkemece öncelikle ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinin ardından yukarıda belirtildiği üzere yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenerek tayin olunacak görevli marifetiyle ortaklığa ait malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 28.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.