Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17713 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11165 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 11/03/2014Numarası : 2012/436-2014/97 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı vekili, müvekkilinin davalı yanında işçi olarak 08/08/2005 tarihinde çalışmaya başladığını, müvekkilin davaya konu alacaklarının ödenmesi için davalıya yapmış olduğu şifahi başvuruyu 18/08/2012 tarihinde tekrarladığını, bunun üzerine şirket müdürünün müvekkili kameraların olmadığı üst kata çıkarıp hakaret ederek hizmet akdine son verdiğini, fazlaya dair faiz, alacak ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilin almaya hak kazanacağı kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı, fazla mesai alacağı, hafta tatili alacağı ve bayram tatili alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacı işçinin hiçbir haklı sebep belirtmeksizin işyerinden ayrıldığını, kendi el yazılı belgesi ile iş akdine kendisinin son verdiğinin açıkça belli olduğunu, davacının yıllık izin ücret alacağı ile kullanmadığı genel tatil ücretin alacaklarının muhasebe birimince hesaplanmış olduğunu davacıya bildirildiği halde almaktan imtina ettiğini, bu sebeplerle davacının yıllık izin ücreti alacağı ile kullanmadığı genel tatil ücretine ilişkin toplam 5.016,00 TL dışında başkaca hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacı tarafın iş yerinden ayrıldığına dair kendi isim ve imzasını taşıyan 18/08/2012 tarihli belge ve tanık anlatımları neticesinde davacı işçinin iş akdini kendisinin sonlandırdığı, dolayısıyla kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanmadığı, bilirkişi tarafından tespit olunan ve hesaplanan fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatil ücreti ve bayram tatil ücreti talepleri bakımından ise davacının alacağının mevcut olduğu belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından istifa ile mi yoksa davalı işveren tarafından fesihle mi sona erdirildiği, davacı tarafça istifa varsa haklı sebebe dayanıp dayanmadığı ve buna bağlı olarak ta davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında uyuşmazlık bulunmaktadır. İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır. Davacı iş sözleşmesini 18/08/2012 tarihli dilekçe ile sonlandırmış bulunmaktadır. Davacının ayrılış dilekçesinde sebep yazılmamış olmakla birlikte dosya içeriğinden davacının fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle iş sözleşmesini işçinin feshi haklı nedene dayanır. Davacının ihbar tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi doğru ise de kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalıdır. 3-Davacı işçinin hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. 4857 sayılı İş Kanununun 46. maddesinde işçinin, tatil gününden önce aynı yasanın 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla yedi günlük zaman dilimi içinde 24 saat dinlenme hakkının bulunduğu açıklanmıştır. İşçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46. maddenin 2. fıkrasında ifade edilmiştir. Hafta tatili izni kesintisiz en az 24 saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Ayrıca, hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin 24 saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 3. maddesine göre hafta tatili Pazar günüdür kural bu şekilde olmakla birlikte, işçiye Pazar günü dışında hafta tatili izni kullandırılması mümkündür. Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir. Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, hafta tatili çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olanın dışında hafta tatillerinde çalışmaların yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, hafta tatili ücretlerinin tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde hafta tatili çalışması yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Somut olayda, mahkemece de kabul edildiği üzere davacı Şubat 2011 tarihinden sonra 18-08 saatleri arasında 1 gün çalışıp 1 gün çalışmamıştır. Böyle bir durumda davacının aralıksız 24 saat çalışma yapmadığı anlaşılmasına göre bu dönem için hafta tatili hesaplaması yapan hatalı bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmuş olması da ayrı bir bozma sebebidir. O halde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde, taraflara iadesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.