Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17456 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19887 - Esas Yıl 2016





Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 25.10.2016 Salı günü belirlenen saatte davalı ... İnş. İç ve Dış Tic.AŞ. Vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerlerinde 1800,00 TL net maaşla 21.09.2007-03.04.2013 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin haksız olarak feshedildiğini, haftanın 7 günü 07.00-23.00 saatleri arasında ayda bir pazar, milli bayram ve genel tatil günleri dahil çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını, son iki aylık maaşının ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının işten kendisinin ayrıldığını, 1800,00 TL ücretle çalıştığına dair iddianın asılsız olduğunu, ...’na bildirilen sürelerde ve ücretle çalıştığını, 5 gün günde 8 saat çalıştığını, milli bayram ve genel tatil günlerinde çalışılmadığını, nadiren yapılan fazla mesailerin ödendiğini, yıllık izinlerini kullandığını, alacakların zaman aşımına uğradığını beyanla davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, davacının meslek kıdemi itibari ile tazminat haklarını yok edecek şekilde iş akdine son vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı ile bilirkişi raporunda hesap edilen diğer alacaklarının bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı tanıklarının dinlenmemesinin yerinde olup olmadığı ihtilaflıdır. 6100 sayılı HMK’nun 137 inci maddesinde, “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. (2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” 140 ıncı maddesinde ise, “ (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. (2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder. (3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir. (5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir.” Somut olayda, davalı vekili delil listesi sunarak iki tanık ismi bildirmiş, tanıklarının dinlenmesini istemiştir. Mahkemece 13.03.2014 tarihli duruşmanın 1 numaralı ara kararı ile tensiple davalı tarafa verilen kesin süre içinde tanıkların bildirilmemesi, yasal süre içinde gider avansının yatırılmaması nedeni ile tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiştir. Tensibin 5 numaralı ara kararı ile verilen ara kararında kesin sürenin ne kadar olduğu yazılı değildir. Ancak davalıya çıkarılan tebligat üzerinde 2 hafta kesin süre verildiği yazılıdır. Davalı vekili 05.12.2013 tarihli delil listesinde tanıkların isim ve adreslerinin bildirildiğini, 12.03.2014 tarihinde davetiye çıkarılması için 30,00 TL gider avansının yatırıldığını belirterek 13.03.2014 tarihli ara kararla talebin reddinin savunma hakkını kısıtladığını, ara kararda kaç gün kesin süre verildiğinin yazılı olmadığını, duruşmadan önce tanık isim ve adreslerinin bildirilmesi ve gider avansının yatırılması nedeni ile davayı uzatma maksadı olmadığından tanıkların dinlenmesi gerektiğini belirterek 13.03.2014 tarihli ara karardan vazgeçilmesini talep etmiştir. UYAP’ta davalının 30.00 TL gider avansını 12.03.2014 tarihinde yatırdığı görülmektedir. Tensip zaptı dava dilekçesi ile birlikte davalı tarafa 21.06.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili 05.07.2013 havale tarihli dilekçesi ile süre uzatımı talep etmiş, mahkeme davalıya 15 gün ek süre vermiş, buna ilişkin ara karar 18.07.2013 tarihinde davalının adliyede olması nedeni ile ... isimli daimi işçisine tebliğ edilmiş, davalı vekili tebligatı alan kişinin sigortalı çalışanı olmaması nedeni ile tebliğden 21.08.2013 tarihinde muttali olduklarını belirterek 02.09.2013 tarihinde UYAP’a kaydedilen cevap dilekçesini vermiştir. Delil listesi ise 06.12.2013 tarihinde UYAP’a kaydedilmiştir. Ön inceleme duruşması ise 21.11.2013 tarihinde davalı vekilinin yokluğunda yapılmıştır. Yukarıda içeriği aktarılan HMK’nun 137 ve 140 ıncı maddesi hükümleri dikkate alındığında mahkemenin ön inceleme duruşması yaparak öncelikle uyuşmazlık konularını belirlemesi ve ondan sonra ihtilaflı konularla ilgili delillerini bildirmeleri için süre vermesi gerekirken, tensiple üstelik süresini belirlemeden ve sonuçlarını hatırlatmadan verdiği kesin süreye istinaden davalının savunma hakkını kısıtlar biçimde tanıklarının dinlenmesi talebini reddetmesi hatalı olmuştur. Davalı tanıklarının usulünce celbi ile beyanlarının alınarak tüm deliller ile birlikte değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiğinden kararın bu yönden bozulması gerekmiştir. Kabul şekli bakımından da; 1-Davacı vekili davacının 21.09.2007-03.04.2013 tarihleri arasında davalı işyerlerinde çalıştığını iddia etmiştir. Davacının hizmet cetveli getirtilmiş ise de, istek dönemi içinde çalıştığı görünen .................................,...........,............,............ ve... sicil numaralı işverenlerin kimler olduğuna ilişkin işe giriş bildirgeleri dosya içinde yoktur. Bilirkişi de bu hususu tespit edip takdiri mahkemeye bırakarak davacının, tanık beyanlarına göre 21.09.2007-27.02.2013 tarihleri arasında çalıştığını kabul ederek hizmet süresini belirlemiştir. Görüldüğü üzere hizmet süresine ilişkin kabul eksik incelemeye dayanmaktadır. Bu itibarla davacının istek dönemi içinde çalıştığı işverenlerin kimler olduğuna ilişkin işe giriş ve gerekirse işyeri tescil belgeleri getirtilerek davalı şirket nezdinde çalıştığı süre tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmelidir. 2-Davacı vekili alacakların yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Ücret cinsinden alacaklara 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34 üncü maddesine göre en yüksek banka mevduat faizi işletilmesi gerekir. Ancak taleple bağlı kalınması HMK’nun 26 ıncı maddesi gereği zorunludur. Bu nedenle ücret cinsinden alacaklara (fazla mesai, hafta tatili, milli bayram ve genel tatil çalışma ücretleri ile aylık ücret alacaklarına) en yüksek banka mevduat faizini aşmamak üzere yasal faiz işletilmesi gerekirken, doğrudan en yüksek banka mevduat faizi yürütülmesi doğru olmamıştır. 3-Davacının fazla mesai yaptığı dosya içeriğindeki delillere göre sabit olup bu nedenle fazla mesai ücretinin hüküm altına alınması yerinde ise de, davalı vekili 2011 ve 2012 yıllarında bazı aylarda davacıya fazla mesai ücreti tahakkuk ettirildiğine ilişkin bordrolar sunmuştur. Bunlardan bordro içeriğinin ödendiği banka dekontları ile sabit olan 2012 yılına ait aylar hesaplamada dışlanmış ise de, davalı vekili 05.05.2015 tarihinde ... 6. İş Mahkemesi tarafından havale edilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, ödeme yapılan ayların fazla mesai ücreti hesabında dışlanması gerektiğini, 2011 Mart- 2012 Mart aylarına arasındaki dönemde ...bank ... Şubesi TR... ve TEB ... Şubesi TTR..... numaralı hesaplardan davacıya yapılan ödemelere ait kayıtların davacının TC kimlik numarası belirtilmek sureti ile getirtilmesini talep ettiği halde, Mahkemenin 2011 yılına ait olan bordro tahakkukları bakımından 13.10.2015 tarihinde davalı vekiline banka adlarını bildirmesi için 2 hafta kesin süre vermesi ve 10.12.2015 tarihli duruşmada ise kesin süreye rağmen banka adları bildirilmediği gerekçesi ile ödeme belgelerini bankalardan getirtmeden karar vermesi hatalı olmuştur. 4-Islahın süresinde yapılıp yapılmadığı ihtilaflıdır. 6100 sayılı HMK’nun 181 inci maddesinde, “(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü bulunmaktadır. Bu yasa maddesine göre ıslahın 1 haftalık sürede yapılması gerekmekte olup yasa maddesindeki 1 haftalık süre kanundan kaynaklanan kesin süredir. Somut olayda, Mahkeme, kısmi dava olarak açılan davada, davacı vekiline ıslah için 13.10.2015 tarihinde süre vermiş, ıslah ise 1 haftalık süre geçtikten sonra 09.12.2015 tarihinde yapılmıştır. Bu itibarla süresinde yapılmayan ıslaha değer verilmesi hatalı olmuştur. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1.350,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.