Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1744 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4883 - Esas Yıl 2009





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında dava konusu 102 ada 6 parsel sayılı 22211.45 m2 yüzölçüm ündeki taşınmaz Hazine adına tapuda kayıtlı olmakla birlikte lehine kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinden söz edilerek davalı Ahmet ve paydaşları adlarına tespit edilmiştir. Davacı Hazine tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Yargılama sırasında davalı taraf dava dışı 102 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören tapu kaydına da dayanmıştır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazın davalılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, dava ve temyize konu 102 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13 ve 14. maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Kural olarak yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre kayıtların iç içe girmesi halinde önceki günlü hukuksal değerini yitirmeyen doğru temele dayalı tapu kaydına değer verilmesi zorunludur. Somut olayda davacı Hazine 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca oluşan tapu kaydına, davalı taraf ise Hazine'nin taraf olduğu tescil davası sonucunda oluşan önceki günlü tapu kaydına dayanmıştır. Davacı Hazine'nin tutunduğu tapu kaydının dava konusu taşınmaza ait olduğu yanlar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı gibi, esasen bu yön mahkemece toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Ne var ki, davalı tarafın tutunduğu Hazine'nin taraf olduğu davada tescil hükmü ile oluşan tapu kaydının uygulaması yetersizdir. O halde mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, davalıların tutunduğu tescil hükmü ile oluşan tapu kaydının dayanağı mahkeme ilamı ve eki harita, Tapu Sicil Müdürlüğü'nden getirtilmeli, mahkeme ilamı tapu kaydının dayanağı evrak arasında bulunmadığı takdirde kararın onaylı bir örneği ilgili mahkemeden istenilmeli, tapu kaydının revizyon gördüğü 102 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazlar ile dava konusu taşınmazı gösterir birleşik harita ile bu taşınmazları dıştan çevreleyen tüm komşu taşınmazlara ait tutanak örnekleri ile dayanak kayıtları getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, fen memuru hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile davalı tarafın tutunduğu tapu kaydının dayanağı haritanın ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, davalı tapusunun kapsamı bu yolla duraksamasız belirlenmeli, tapu kaydının dayanağı harita yoksa tapu kaydında ve dayanağı ilamda tarif edilen sınır yerlerinden yararlanılarak tapu kaydı yerine uygulanmalı, kapsamı bu yolla belirlenmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, tapu kaydının dayanağı tescil ilamında Hazine'nin taraf olduğu sözü edilen ilamın Usulün 237. maddesi hükmü uyarınca Hazine'yi bağlayacağı, taşınmazın tümü ya da bir bölümünün davalının tutunduğu tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde kayıt kapsamı dışında kalan bölüm yönünden davalı taraf lehine olduğu kadar aleyhine de delil olabileceği, aksinin daha güçlü delillerle kanıtlanabileceği, davalı tarafın dayandığı tapu kaydının oluştuğu 1952 yılından Hazine tapu kaydının oluştuğu 1963 yılına kadar zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 46/1. maddesi hükmü uyarınca kazanım sağlayan süreye ulaşan zilyetliğin bulunmadığı gözönüne alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı Hazine'nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 29.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.