Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 173 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17194 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Trabzon 1. İş MahkemesiTarihi : 12/04/2013 (22.04.2013 T.Tavzih Kararı)Numarası : 2011/936-2013/406 Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen 12.04.2013 tarihli hükmün ve 22.04.2013 tarihli tavzih kararının davalı tarafça temyiz edilmesi, Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı tarafça istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 14.01.2014 günü belirlenen saatte temyiz eden davalı S..K.. Ür.Tic.Ltd.Şti. vekili Av.T.. S.. geldi, karşı taraftan gelen olmadı. Gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: 1-Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshi uyuşmazlık konusudur. Davacı iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiğini bildirmiş, davalı işveren ise davacının kendisine ait işyeri açtığını o nedenle işten ayrıldığını, istifa ettiğini savunmuştur. Dosyaya sunulan 24.09.2010 tarihli istifa dilekçesinde, "25.12.2002 tarihinde çalışmaya başlamış olduğum işyerinden 22.09.2010 tarihinde kendi isteğimle ayrılmış bulunmaktayım" şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür. Söz konusu dilekçeye karşı davacı taraf, istifa etmesi için zorlandığını, son olarak da istifa ettikten sonra muhasebeye giderek tazminatlarını almasının söylendiğini ve istifa dilekçesi yazdırıldığını, işverenin istifa mektubunu aldıktan sonra tazminatlarını ödemediğini beyan etmiştir. Dinlenen davacı tanıklarından M... E... ile A.. E..'ün, işyerinden ayrıldıktan sonra davacının açmış olduğu işyerinde çalışmakta olan ve dinlenildikleri tarihte de o işyerinde çalışmaya devam eden kişiler oldukları bizzat kendi beyanlarından anlaşılmaktadır. Diğer tanık V.. D.. ise davacının kardeşi olduğundan beyanlarına itibar edilemez. Dolayısıyla davacının feshin haksız olduğuna dair iddiasının ve özellikle de istifa dilekçesinin baskı ile alındığına dair beyanlarını destekleyecek delil bulunmadığı gibi davalı savunması ve tanık beyanlarından davacının kendisine ait bir işyeri açtığı, bu işyerinin açılması işlemleri için gerekli işlemlerin belli bir süre içerisinde süreceği de dikkate alındığında feshin, davacının kendisi adına işyeri açmak amacıyla işyerinden ayrılması neticesinde gerçekleştiği, yani davacının işyerinden istifa etmek suretiyle ayrıldığı, bu hali ile de kıdem tazminatı talep edemeyeceği açık iken mahkemece iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından 4857 sayılı Yasanın 24/2-e-f bendi kapsamında haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek kıdem tazminatının hüküm altına alınması hatalıdır. 2-Taraflar arasında fazla çalışma yapılıp yapılmadığı hususu çekişmelidir. Davacı, günde 12 saat çalıştığını belirterek fazla çalışma alacağı talep etmiş, davalı ise fazla çalışma yapmadığını savunmuştur. Dinlenen davacı tanıkları yukarıda da belirtildiği üzere işyerinden ayrıldıktan sonra davacının açtığı işyerinde halen çalışmakta olan tanıklar olup davacı ile aralarındaki işveren-işçi ilişkisi dikkate alındığında aralarındaki menfaat ilişkisi nedeniyle beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı gibi dinlenen diğer tanığın da davacının kardeşi olması nedeniyle beyanlarına itibar edilmesi mümkün değildir. Fazla çalışma yaptığını ispat davacı işçiye aittir. Davacı işçi fazla çalışma yaptığını, yazılı belgeler yanında tanık beyanları ile ispat edebilecektir. Dosya incelendiğinde beyanları hükme esas alınması mümkün olmayan davacı tanıklarının beyanları dışında delil bulunmadığı görülmekle davacının fazla çalışma yaptığını ispat edemediği sonucuna varılmıştır. Mahkemece davacının fazla çalışma alacağı talebinin de reddi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmiş olması bozma nedenidir. 3-Kabule göre de davalının 22.04.2013 tarihli tavzih kararına yönelik temyizine gelince; Dava, işçilik alacağının davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, mahkemece resen 22.04.2013 tarihli tavzih kararı ile hüküm fıkrasında düzeltme yapılmıştır. Bu karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir. Hükmün tavzihini düzenleyen HUMK'nun 455.(HMK'nun 305.) maddesinde hükmün yeterince açık olmaması veya icrasında tereddüt uyandırması, yahut birbirine aykırı fıkralar içermesi halinde, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini steyebileceği, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların tavzih yoluyla sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği, hükmün tashihini düzenleyen HUMK'nun 459. (HMK'nun 304.)maddesinde ise hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri hataların mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği bildirilmiştir. HUMK'nun 381-384. (HMK'nun 294-298.) maddelerine göre hakim hükmü vermekle o davadan elini çekmiş olur ve yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça daha önce verilen kararın dışına çıkılacak biçimde, taraflardan birinin sorumluluğunu azaltamaz veya artıramaz. Hükümlerin tashihi veya tavzihi bu kuralın dışında değildir. Yerel mahkemece 22.04.2013 tarihli tavzih kararı ile hüküm fıkrasındaki “fazla çalışma alacağının miktarı 36.297,88 TL olduğu halde sehven yazım hatası ile 36.927,88 TL olarak yazıldığından fazla çalışma ücret alacağının 36.297,88 TL olarak düzeltilmesine" karar verilmiştir. Verilen bu karar davacı aleyhine olup tavzih kararı davacı tarafından temyiz edilmemiştir. Ancak tavzih kararı uyarınca ortaya çıkan 700,00 TL'lik bir fark nedeniyle davalı yararına yargılama gideri ve avukatlık ücreti miktarı da değişeceği açık olup mahkemenin bu yöndeki kabulü de hatalıdır. Mahkemece bu yönler gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına takdir olunan 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.