Mahkemesi : Fatsa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 27/02/2014Numarası : 2011/409-2014/143 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerinde 2004 yılında taş kırma makinesi bakım işçisi olarak çalışmaya başladığını, en son maaşının 1.000,00 TL olduğunu, davalı şirket tarafından tahsis edilen evde ikamet etmesi nedeniyle maaşının 1.500,00 TL’yi bulduğunu, son 4 aylık ücretinin ödenmediğini, bu nedenle iş akdini 03.06.2011 tarihinde haklı nedenle feshettiğini, aralıksız çalışmasına rağmen bilgisi dışında giriş çıkış yapıldığını, davalı işyerinde çalışma saatlerinin 07.00-19.00 saatleri arasında olduğunu, haftada 4 gün 07.00 de işe başlayıp 24.00’e kadar çalıştığını, fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, ücret ve fazla mesai ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davacının davalı işyerinde 09.04.2005 tarihinde çalışmaya başladığını, 08.01.2008 tarihinde sağlık sebepleri nedeniyle işten ayrıldığını, davacının tekrar 08.07.2008 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını, davalı şirketin aldığı ihaleler doğrultusunda son çıkışı olan 02.06.2011 tarihine kadar ihale zamanlarına bağlı olarak farklı zamanlarda ve aralıklı olarak davalı işyerinde giriş çıkış yaparak çalıştığını, davacının 4 aylık ücret alacağı olduğu iddiasının doğru olmadığını, davacının talebi doğrultusunda davacıya ihtiyacı olduğunu beyan etmesi nedeniyle tediye makbuzları ve banka kanalıyla parça parça ücretlerinin ödendiğini, davacının bakiye 305,00 TL ücret alacağı kaldığını, davacı feshinin haksız olduğunu, davacının çalışma saatleri içinde dinlenme sürelerinin uzun olduğunu, fazla çalışma alacağı olmadığını, yıllık izinlerini kullandığına dair izin çizelgesi bulunduğunu, davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş akdini haklı nedenle feshettiği, yıllık izin ve fazla mesai ücreti alacakları açısından ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının re’sen dikkate alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde 09.04.2008-01.06.2008 tarihleri arasında davacının sigortalı gösterildiği Yıldıztepe Madencilik Şirketi ile davalı şirketin bir ilgisi olmadığını savunmuştur. Taraf tanıkları davacının çalışma sürelerine ilişkin net beyanlarda bulunmadıkları gibi mahkemece davacının SGK kaydında görülen davalının itiraz ettiği çalışma dönemine ve ilgili şirkete ilişkin bir araştırma da yapılmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 08.02.2008 tarihli ayrılma dilekçesi nedeniyle davacının bu tarihten önceki çalışmalarının hesaplamaya dahil edilmediği, davacının 09.04.2008-02.06.2011 tarihlerinde davalı işyerinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacının SGK kaydında 09.04.2008-01.06.2008 tarihleri arasında sigorta primlerinin yatırıldığı 1024137 işyeri sicil numaralı işyeri ile davalının ilgisi SGK ve ticaret sicil kayıtlarından araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 3-Davacı tanıklarının davalıya karşı davalarının olması nedeniyle husumetli oldukları anlaşılmakta olup davacının fazla mesai alacağının davalı tanık beyanlarına göre hesaplanması gerekirken davacı tanık beyanlarına göre hesaplanması hatalıdır. 4- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda taraf tanık beyanlarına göre davacının iki haftada bir hafta tatilinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de davacının hafta tatili alacağı talebi olmadığından hafta tatilinde yaptığı ve 7,5 saati aşan çalışmanın fazla mesai hesabında dikkate alınması gerekirken hafta tatilinde yapılan tüm çalışmanın hesaba dahil edilmesi isabetsiz olmuştur. 5-Davacının hüküm altına alınan fazla mesai alacağına dava tarihi olan 14.06.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihi olarak belirtilen ancak bu dosyanın dava tarihi olmayan 25.07.2012 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi de doğru olmamıştır. 6-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgi olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. Yıllık izin ücreti iş sözleşmesinin feshi ile muaccel olup dönemsel bir nitelik taşımadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulaması yönünden 10 yıllık genel zamanaşımına tabi olup her alacak muaccel olduğu tarihte yürürlükte bulunan yasada belirlenen zamanaşımı süresine tabi olduğundan bu hüküm 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girilmesinden sonra yıllık izin alacağının muaccel olması halinde uygulanacaktır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/son maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E, 2011/ 70. K.). Somut olayda; davalının ıslaha karşı zamanaşımı savunması mahkemece dikkate alınarak davacının yıllık izin ücreti resen hesaplanmıştır. Yıllık izin alacağı için zamanaşımı süresi fesih tarihinden başladığından davacının yıllık izin alacağı zamanaşımına uğramamıştır. Mahkemece eksik yıllık izin ücretine hükmedilmesi ayrıca mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı savunması dikkate alınarak davacının fazla mesai ücreti resen hesaplanmış ise de yapılan hesaplama denetime elverişli olmadığından mahkemece ek rapor alınarak davacının alacakları belirlenmeliyken yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir. 7- Davalı vekili cevap dilekçesinde her türlü yasal delile dayanmıştır. Dava 1086 sayılı HMUK döneminde açılmış olup Mahkemece yıllık izin alacağı ile ilgili olarak davalıya yemin deliline başvurma hakkı hatırlatılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır. 8-Davacı işveren tarafından kendisine ev tahsis edildiğini ileri sürmüş, davalı ve tanıklar bu hususu doğrulamışlardır. Davacıya tahsis edilen evin rayiç kira bedeli belirlenerek davacının kıdem ve ihbar tazminatına esas giydirilmiş ücret hesabında dikkate alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi bozma nedenidir. SONUÇ;Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde taraflara iadesine, 17/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.