Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17240 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10736 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Bursa 8. İş MahkemesiTarihi : 21/04/2014Numarası : 2012/789-2014/340 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Davalı ...Hizmetler Yapı ve İşl.San. Tic. AŞ.’nin temyizi yönünden; Yönetici konutun maliki ya da kat malikleri adına hareket eden kişidir. Yönetici, Kat Mülkiyeti Kanununa göre seçilir ve görevlerini ifa eder. Yönetici, 4857 sayılı Kanun ve Yönetmeliğin uygulanması yönüyle işveren temsilcisidir. İş hukuku anlamında ortaya çıkabilecek idarî ve yargısal uyuşmazlıklarda yönetici işvereni temsil eder. Bu itibarla, davanın kat maliki ya da maliklerine karşı açılması gerekmekte ise de, yönetmelikten doğan temsil yetkisine göre davanın doğrudan yönetici hasım gösterilerek açılması da mümkündür. Ancak bu halde dahi hükmün doğrudan yönetici hakkında kurulması doğru değildir. Mahkemece kat maliki ya da malikleri adına yönetici hakkında karar verilmesi gerekir. Somut olayda, davacı, güvenlik görevlisi olarak, davalı işveren ... Park 300 Ada 11 parsel toplu yapı site kat malikleri yanında çalışmıştır. Bu durumda, davacının işvereni, anılan site kat malikleri olmaktadır. Dosya kapsamına sunulan kat malikleri kurulu toplantı tutanağından da, diğer davalı ... Hizmetler Yapı A.Ş.' nin ise site yöneticisi olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda izah edildiği üzere, yönetici kat malikleri adına hareket ettiğinden taraf sıfatı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ... Hizmetler Yapı A.Ş. yönünden, taraf sıfatı yokluğu sebebiyle davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu davalının da sorumlu tutulmuş olması hatalı olup bozma nedenidir. 2-... Park 300 Ada 11 Parsel Yöneticiliğinin temyizi yönünden ise, dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 3-Davacı, kıdem tazminatı ile ücret, fazla çalışma alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur. Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir. Somut olayda dosyaya sunulan 2011 yılı aralık ayı bordrosundan ve Türkiye Ekonomi Bankası vadesiz hesap ekstresinde ‘’ 04.01.2012 tarihinde davalı Yasemin Park Site Yönetimi maaş ödemesi Aralık’’ ibaresi karşısında 132.24TL ödeme yapıldığı anlaşılmasına rağmen ödeme sebebiyle ücret alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır. 4-Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Somut olayda, dava dilekçesi incelendiğinde, davanın 6100 sayılı HMK'nun 107. maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak değil, 109. madde kapsamında kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Kısmi davada ıslah talebine karşı davalının öne sürdüğü zamanaşımı definin dikate alınması gerekir. Davacı 17/01/2014 tarihinde davayı ıslah etmiş, davalı taraf ıslah talebine karşı süresi içinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece, ıslaha karşı davalı tarafın zamanaşımı defi dikkate alınmadan karar verilmiştir. Mahkemece ıslah tarihi itibarıyla zamanaşımı defi değerlendirilip hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ıslaha karşı zamanaşımı defi dikkate alınmadan hesaplama yapılması isabetsiz olup bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre ... Hizmetler Yapı ve İşl. San.Tic.A.Ş.’nin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davalılara iadesine, 15/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.