T.C. YARGITAY 7. Hukuk DairesiMahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : AlacakYARGITAY İLAMI Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı vekili, davalı ...'a ait ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden feshedildiğini, aylık net 1.200,00 TL ücret aldığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığı gibi ücretinin de ödenmediğini, fazla çalışma karşılığı ücretlerinin de ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret, fazla çalışma ve yıllık izin alacaklarının ödenmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının davalı ...'a ait ... Eğt.Sağlık Gıda Tic.Ltd. Şti'ye bağlı Özel ... Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde 31.08.2011 yılında ayrıldığını ve o dönem yönünden tüm hak ve alacaklarını aldığını, şirketin çalışma hayatına son vererek kapatma kararı alındığını ve tasfiyeye girdiğini, davalı ...'ın o tarihten itibaren herhangi bir kurum çalıştırmadığını ve işçi ile alakalı işlem tesis etmediğini, 02.04.2012 tarihinde ise Spastik ... Derneği İşletme İktisadi Tesisi ( ... Eğitim Rehabilitasyon Merkezinde) hastane elemanı olarak işe başladığını, iş sözleşmesinin davacının iş ahlakına ve iyiniyet kurallarına uymaması ve işyerine gelmemesi üzerine 5580 sayılı Kanuna bağlı olarak ... Müdürlüğü tarafından feshedildiğini, aylık ücretinin brüt 886,50 TL olduğunu, yıllık izin ve fazla çalışma yönünden iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK.’un 114/d maddesi uyarınca tarafın, taraf ve dava ehliyetine sahip olması dava şartıdır. Bu şart olumlu giderilebilir dava şartıdır. Aynı Kanunun 115. maddesi uyarınca süre verilerek tamamlatılması gerekir. İş sözleşmesi gereği işçiyi çalıştırma şart olduğundan, işçiyi çalıştıran herkes 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun anlamında işveren sayılmaktadır. Dolayısı ile aleyhine dava açılan ve davalı konumunda olan işveren, davacı işçiyi çalıştıran işverendir. Açılacak her dava, işveren olan kişi aleyhine açılmalıdır. İşverenin gerçek veya tüzel kişi olması mümkündür. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde "İşyerinde işveren adına hareket eden ve işin ve işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı muamele ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. İşveren adına hareket eden ve bu anlamda emrindeki işçinin iş sözleşmesini fesheden işveren vekilinin, bu işlemine karşı işveren taraf gösterilerek işçilik alacakları isteminde bulunmak gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 49 ve 50. maddelerinde; tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacakları ve iradelerini bu organları aracılığıyla açıklayacakları, aynı şekilde HUMK'nun 39. (HMK.52) maddesine göre ehliyeti haiz olan tüzel kişilerin yasal organları ile hareket edecekleri hüküm altına alınmıştır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Tüzel kişinin, fonksiyonlarını, kanuna veya tüzel kişinin ana sözleşmesine göre, bağımsız olarak yerine getirmek üzere seçilen veya atanan ya da kendisine bu fonksiyonları bağımsız olarak yerine getirmek üzere fiilen ve dışarıdan belli olacak şekilde yetki verilen kişi ya da kişi gruplarına organ adı verilir. Organlar, hükmi şahsın iradesini açıklarlar, tüzel kişiyi içeride yönetir, dışa karşı da temsil ederler. Tüzelkişinin organından söz edebilmek için onun mutlaka tüzel kişinin irade ve karar organı olması zorunlu değildir. Onun içindir ki, genel kurul, yönetim kurulu yanında çeşitli yöneticiler tüzel kişinin organı olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda, genel olarak dış ilişkilerde, bazı kimselerin tüzel kişinin hukuki muamelelerine katılması öngörülmüşse, bu kimseler de tüzel kişinin organı sayılırlar.” (HGK. 2004/21-406 E, 2004/434 K). Kamu tüzel kişileri, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden tüzel kişiler olup; kanunla ya da kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idare tasarrufu ile kurulur (Anayasa md. 123; MK. 52). Taraf ehliyetine de kamu tüzel kişileri sahiptir. Devlet tüzel kişiliğine bağlı ve ayrı tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşların ise, taraf ehliyeti yoktur; bunların işlemleri ile ilgili davaların bağlı bulundukları tüzel kişiliğe karşı açılmaları gerekir. Bağlı bulunun kuruluşun 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi anlamına işveren sıfatına haiz olması, bağlı bulunduğu tüzel kişiliğin taraf sıfatını ve işverenlik sıfatını ortadan kaldırmaz. Zira bu kuruluş, tüzel kişiliğin bir organıdır. Somut olayda dava ... ( ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi)'a yöneltilmiştir. Oysa dosyanın incelenmesinden anlaşıldığı üzere ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nin, dava dışı Spastik ... Derneği'ne ait iktisadi işletme olarak faaliyet gösterdiği, davalı ...'ın ise bu Derneğin başkanı ve kurucularından olduğu anlaşılmaktadır. Aynı şekilde davalı ...'ın ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi adına resmi ve gayrı resmi kuruluşlarla anlaşma yapma, adı geçen Merkeze personel alma, personeli işten çıkarma gibi her türlü iş ve işlem yapma yetkisi verildiği de görülmüştür. Dolayısıyla dava dışı Rehabilitasyon Merkezi'nin, dava dışı Spastik ... Derneği'nin iktisadi işletmesi olması, davalı gösterilen ...'ın ise işveren olmayıp işveren vekili sıfatıyla hareket ettiği ve bu nedenle dava dışı Spastik ... Derneği'nin davalı gösterilmesi gerekirken ...'a davanın yöneltilmesinin hatalı olduğu, bu kapsamda davanın ilgili Derneğe yöneltilerek dava dilekçesi ve ekleri Derneğe tebliğ edilmeli, davalı olarak Derneğin vereceği cevap dilekçesi ve sunulması halinde delilleri de toplanarak sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.