Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı, davalı işyerinde bulaşıkçı olarak çalıştığını, haksız olarak iş akdinin feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, sözleşmenin geçerli nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini bildirmiştir. Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında hizmet süresi, fazla mesai ve yıllık izin alacağı ve talep aşımı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla mesai yaptığını ispat yükü işçiye, çalışma olgusunun ispatlanması halinde ücretlerinin ödendiğini ispat yükü ise işverene düşmektedir. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların tanık beyanlarıyla sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalarda bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Davacının işyerinde fazla mesai yaptığı ve karşılığının ödenmediği sabittir. Ancak davacının fazla mesai alacağı hesaplaması tanık anlatımlarına göre yapılmıştır. Bu şekilde yapılan fazla mesai alacağı hesaplamalarında davacının hastalık, mazeret ve rapor gibi nedenlerle çalışamadığı süreler dikkate alınmak suretiyle hesaplanan fazla mesai alacağından hakkaniyet indirimi yapılması gerekmektedir. Mahkemece fazla mesai alacağından hakkaniyet indirimi yapılmadan alacağın kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 3-4857 sayılı İş Kanunu'nun 59 ncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. Somut olayda davacı işyerinde 06.06.2007-15.05.2010 tarihleri arasında çalıştığını, davalı ise çalışmanın 22.02.2008 tarihinde başladığını iddia etmiştir. Hizmet döküm cetveli davalı savunmasını doğrular niteliktedir. Mahkemece davacı tanık anlatımlarına itibar edilerek davacının hizmet süresinin talep edildiği gibi olduğu kabul edilmiştir. Davacı tanıklarından ..., davacının 2007 yılı Mayıs ayından itibaren bulaşıkçı olarak çalıştığını, diğer davacı tanığı ... ise davacının 2007 yılından itibaren çalıştığını, davalı tanıkları ise davacının 2008 yılından itibaren çalıştığını beyan etmişlerdir. Her ne kadar hizmet süresi açısından davacı tanık anlatımlarına itibar edilmişse de davacı tanıklarının davalı aleyhine açmış oldukları davalarının olup hasım durumunda oldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı tanıklarının beyanlarının denetlenmesi açısından hizmet döküm cetvelleri getirtilerek belirtilen tarihler arasında işyerinde çalışıp çalışmadıkları tespit edilmeli ve davacının hizmet süresi bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme yapılmaksızın davacının hizmet süresinin talep gibi kabulü ve buna bağlı olarak da yıllık izin alacağı talebinin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 4-Davada davacı ıslah dilekçesi ile birlikte kıdem tazminatını 2.089,00 TL‘ye, ihbar tazminatı talebini ise 1.077,00 TL'ye yükseltmiştir. Ancak mahkemece talep aşılmak suretiyle 3.702,00 TL kıdem ve 1.938,00 TL ihbar tazminatı hüküm altına alınmıştır. Bu şekliyle mahkeme, Hukuk Usulü kanununda geçerli olan hakimin tarafların talebinden daha fazlasına hükmedemeyeceğine kuralına aykırı davranmıştır. Mahkemece bu husus dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.