Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1653 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 1560 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 118 ada 270 parsel sayılı 180.196,22 m2 yüzöl-çümündeki taşınmaz mer'a niteliğiyle sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı Cihangir, tapu kaydına miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 118 ada 270 parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 21.06.2007 günlü haritada (A) harfi ile gösterilen 5000 m2 yüzölçümündeki kesiminin davacı Cihangir adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava ve temyize konu 118 ada 270 parsel sayılı taşınmaz tutanağında belirtilen hukuksal olgulara dayanılarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/B maddesi hükmü uyarınca mer'a niteliğiyle sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı taraf tapu kaydına, miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı Hazine'nin temyizi, dava konusu taşınmazın davacı taraf adına tescile karar verilen uzman bilirkişilerin ölçeksiz olarak düzenledikleri haritada (A) harfi ile işaretli 5000 m2 yüzölçümündeki kesimi ile ilgili hükme yöneliktir. Çekişmeli taşınmazın bölgede 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nca yapılan yönetimsel işlemlerin dayanağı mer'a tahsis haritasının kapsamında kaldığı, bu yönetimsel işleme karşı ilgililerin idari yargı yerinde dava açıp anılan yönetimsel işlemi iptal ettirdiklerini öne sürüp bu olguyu kanıtlayamadıkları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu olgular eşliğinde uyuşmazlın sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi için davacı tarafın tutunduğu iskan yoluyla Hazine'nin tahsis ve temliki ile oluşan tapu kaydının kapsamının yöntemine uygun şekilde belirlenmesi gerekir. Ne var ki, bu doğrultuda yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi, uzman bilirkişiler Muzaffer ve Gökhan'ın düzenlediği rapor ve eki haritada ölçek gösterilmemiş, varsa yasal nedenleri hüküm yerinde gerekçeleriyle gösterilmemiştir. Kural olarak kadastro hakiminin görevi, kadastronun gerçek amacını gözeterek infazı mümkün doğru sicil oluşturmak, taşınmazın geometrik durumunu, türünü, hak sahibini ve yüzölçümünü belirlemekten ibarettir. Bu olgular dikkate alındığında, davacı taraf adına tescile karar verilen kesim dışında kalan bölüm hakkında da karar yerinde olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmamış olması da isabetsiz olduğu gibi, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen haritanın keşfi izlemeye, yerel bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermediği, bu nedenle yargı denetimine açık olmadığından yetersizdir. Kaldı ki, tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi anlatımları da soyut, gerekçesiz sözlerinden ibaret olup, dıştan komşu taşınmazların tutanağı, içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla da denetlenmemiştir. Öte yandan, tutunulan tapu kaydının iki kez Tapu Sicil Müdürlüğü'nden getirtildiği, getirtilen kayıtlardan birinde kaydın oluştuğu tarih 1936 yılı, diğer kayıtta ise 1939 yılı olarak gösterilmiş, mahkemece bu yanılgı üzerinde de durulmamıştır. Böylesine yetersiz, sağlıksız araştırma ve soruşturma ile de hüküm kurulamaz. O halde, saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafın tutunduğu iskan yoluyla oluşan tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte oluşma gününü, malik ya da maliklerini ve oluşma nedenini açıkta pay kalmayacak şekilde ve varsa haritası ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü'nden yeniden getirtilmeli, bundan sonra tapu kaydına dayanan davacı tarafın kayıt maliki ya da malikleri ile akdi, irsi ilişkisi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili Nüfus Müdürlüğü'nden getirtilmeli ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri kendisinden sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri varsa ibraz ettirilmeli, kayda dayanan tarafın tapu kayıt maliki ya da malikleri ile akdi ya da irsi ilişkisi saptandığı takdirde dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde Usulün 43 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip bir-leştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve tapu kaydının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde çekişmeli taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı varsa tedavülleriyle birlikte yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada tapu kaydının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle göz-önünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu 118 ada 270 parsel sayılı taşınmazın temyize konu kesiminin dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dava konusu taşınmazın temyize konu kesiminin tümü ya da bir bölümü dayanılan tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde kayıt kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz bölümleri yönünden bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımadığı düşünülmeli, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki duraksamasız giderilmeli, tutunulan tapu kaydının dayanağı harita varsa kapsamının haritasına göre belirleneceği düşünülmeli, uygulamada geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tapu kaydının dayanağı haritanın ölçekleri eşitlenerek haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, tapu kaydı ifraz görmüş ise ifraz haritaya dayandığı takdirde az yukarıda açıklanan yöntemle haritalar yerine uygulanmalı, ifraz görmemiş ise ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yararlanılmalı, uygulamada ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının kök tapu kaydının kapsamı içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, ayrıca taşınmazın tapu kaydında tarif edilen türü de deliller değerlendirilirken gözönünde tutulmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek ve yargı denetimine açık olacak şekilde ölçekli, ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13, 20, 16/B maddeleri hükmü eşliğinde sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, temyize konu olmayan kesim hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmamış olması dahi isabetsiz, davalı Hazine'nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 21.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.