Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1637 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7998 - Esas Yıl 2009





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı Ayşe ve Mükerrem tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Dava, 621 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç ve oluşturulan hüküm yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir. Kural olarak tespit davasının dinlenebilmesi için genel dava koşullarından başka iki özel koşula daha ihtiyaç vardır. Bu koşullar öğretide ve uygulamada tespit davasının kendine özgü koşulları olarak nitelendiril-mektedir. Sözü edilen bu koşullar; 1- HUKUKİ İLİŞKİ: Tespit davasının konusunu ancak bir hukuki ilişki oluşturabilir. Gerçekten tespit hükmü, hak ve alacakların doğduğu hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığını tespit etmekte olup, miktarları hakkında bir şey içermez. Bu nedenle uygulamada, konusu yalnızca maddi vakıa ya da vakıalar olan tespit davalarının dinlenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Kural olarak maddi vakıa ya da vakıalar ancak hukuki bir ilişki ile birlikte tespit davasına konu olabilirler. 2- HUKUKİ YARAR: Davacının tespitini istediği hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitinde, hukuki bir yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar koşulu, tespit davalarını düzenleyen tüm yasalarda, öğretide ve uygulamada kararlılıkla aranmaktadır. Öte yandan, bir hukuki ilişkinin, hemen tespitinde hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için, üç koşulun birlikte bulunması da zorunludur. Sözü edilen bu üç koşulu hemen açıklamak gerekirse; a) TEHLİKE YAKIN VE TEHDİT CİDDİ OLMALI: Davacının bir hakkı veya hukuki durumu mevcut veya yakın bir tehlike ile ciddi biçimde tehdit edilmiş olmalıdır. b) TEHDİT ZARAR DOĞURABİLECEK NİTELİKTE OLMALI: Bu ciddi tehdit sebebiyle davacının hukuki durumu tereddüt ya da belirsizlik içinde olmalı, objektif olarak değerlendirildiğinde davacı için zarar meydana getirebilecek nitelikte bulunması gerekir. C) TESPİT HÜKMÜ TEHLİKEYİ ORTADAN KALDIRACAK NİTELİKTE OLMALI, DAVACININ DA HALİHAZIRDA HUKUKEN KORUNMA İHTİYACI BULUNMALI: Yalnızca koşulları Usulün 237. maddesi hükmünde tanımlanan biçimde kesin hükmün sonuçlarını meydana getiren, cebri-icraya yetki vermeyen, bir başka deyişle icra ve infaz kabiliyeti bulunmayan tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak nitelikte olması zorunlu olduğu gibi, davacının hukuken korunma ihtiyacı bulunmalıdır. Özellikle hukuki yarar koşulu tespit davasının açıldığı günde mevcut olmalı ve verilen hüküm kesinleşene değin de varlığını sürdürmelidir. Açıklanan bu nedenle davacının hukuki korunma (himaye) ihtiyacını, başka bir vasıta ile tamamen tatmin edebilmesinin mümkün olduğu hallerde, hukuki ilişkinin soyut tespitinde hukuki yararının bulunmadığı, bu nedenle de tespit davasının dinlenemeyeceği kabul edilmektedir. Bunun yanında öğreti ve uygulamada eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki bir yararın bulunmadığı da kabul edilmiştir. Anılan kuralın ayrık hali eda davası ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamının, tespit davası ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamından daha dar olmasıdır. Açıklanan tespit davasının kendine özgü bu koşullarının genel dava koşulları ile birlikte taraflarca öne sürülmese dahi mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca duraksamasız belirtmek gerekirse, hukuki yarar dava koşuludur. Somut olaya gelince; dava ve temyize konu 621 ada 3 parsel sayılı taşınmazla ilgili taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasının bulunmadığı, kaldı ki tarafların tapu kaydında paydaş olmadıkları, taşınmazın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia, savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı, davacıların davaya konu gecekondunun bedeline yönelik olarak koşullarının varlığı halinde eda nitelikli alacak davası açabilecekleri ve bu davada öne sürülen iddiaların o davada tartışılacağı gözönüne alındığında davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı kuşkusuzdur. Mahkemece az yukarıda açıklanan hukuksal olgular gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz, davalı Ayşe ve Mükerrem'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde ilgililerine iadesine, 25.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.