Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1626 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 1659 - Esas Yıl 2005





Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı T......tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava niteliği ve içeriği itibariyle 125 ada 6 parsel sayılı taşınmazın tesbitinin iptaliyle davacı kurum adına tesciline ilişkindir. Mahkemece hazineye yöneltilen davanın husumet yönünden reddine, Belediye Tüzel kişiliğine yöneltilen davanın kanıtlanamadığı, davacı tarafın kendisine verilen kesin önel içerisinde keşif giderlerini mahkeme veznesine depo etmediği (yatırmadığı) gerekçe, gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Öğretide ye uygulamada kural olarak yerleşik görüşlere göre, mahkemece keşif giderlerini kendisine verilen kesin önel içerisinde mahkeme veznesine depo etmemesi nedeniyle gerçek yada tüzel kişi tarafından açılan davanın esastan reddirje karar verebilmesi için, uyuşmazlığın sağlıklı biçimde çözümlenmesi için keşif yapılmasının zorunlu bulunması dosyanın keşfe hazır hale gelmiş olması, somut olayda, kanıtlama yükümlülüğünün keşif giderlerini mahkeme veznesine depo etmesi için kendisine kesin önel verilen gerçek yada tüzel kişiye ait bulunması ve verilen kesin önelin makul bir süre olması gerekir. Somut olayda, kanıtlama yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu, keşif yapılmasının zorunlu olduğu, dava dosyasının ise keşfe hazır hale gelmediği verilen keşin önelinde makul olmadığı, açık bir anlatımla usulün 163 ve onu izleyen maddeleri hükmüne uygun bulunmadığı dosya kapsamıyla belirlenmiştir. Kural olarak iki tür süre vardır. Kesin süreler takdiri süreler, kesin süreler mahkemece kanunun belirlediği sürelerdir. Bu nitelikteki süreler ayrık haller dışında uzatılamayacağı gibi kısaltılmasına da yasal olarak bulunmamaktadır. Mahkemece takdir ve tespit edilecek süreler ise yapılacak usulü işlemin niteliğine, davanın görülmekte olduğu mahkemenin yargı çevresi ile usuli işlemleri yapacak gerçek yada tüzel kişilerin bulunduğu yerlerin sürelerin takdir ve tespitinde gözönünde tutulacağı kuşkusuzdur. Kural olarak usulen verilen ilk süre kesin değildir. İkinci kez verilen süre hükme hacet kalmaksızın açık bir anlatımla ara kararında bu hukuksal olgu belirtilmemiş olsa bile kendiliğinden kesin sayılır. Mahkemece, yasal ve muhik nedenleri ve makbul gerekçeleri gösterilmek koşuluyla verilecek ilk sürenin kesin olabileceği de tartışmasızdır. Öte yandan mahkemenin verdiği kesin önel içerisinde gerekli usuli işlemleri yada keşif giderlerini mahkeme veznesine depo etmeyen gerçek yada tüzel kişiye vekille temsil edildikleri takdirde vekillerine ara kararını yerine getirmemenin hukuki sonuçları, yargılamada hazır iseler bizzat kendilerine yada vekilerine duyurulması, yargılamada hazır değilseler adı geçenle kendisine kesin önel verilen gerçek yada tüzel kişiye vekille temsil ediliyorlarsa vekillerine kesin önelle ilgili mahkeme ara kararının hukuki sonuçlarının meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi zorunludur. Bu olguların ışığı altında somut olaya bakıldığında dosya içeriğine göre davacı tarafa ilk kez, 30.12.2004 tarihli oturumda kesin önel (süre) verildiği, ara kararı içeriğine göre keşfin 19.2.2005 tarihinde icra edileceğinin karar altına alındığı, keşif giderlerinin ise keşfin yapılacağı 19.2.2005 gününden önce, tarih belirtmeksizin bir hafta önce yatırılmasının gerektiği belirtilmiştir. Keşfin yapılacağı 19.2.2005 gününün hafta tatili olan cumartesiye rastladığı, bu günün bir hafta öncesinin ise 12.2.2005 günü olduğu, sözü edilen gününde hafta tatili olan cumartesiye rastladığı, mahkeme veznesinin hafta tatilinde açık olmadığı tartışmasızdır. Öte yandan davacı tarafın keşif giderlerini, keşfin yapılacağı 19.2.2005 gününden önce 17.2.2005 gününde mahkeme veznesine depo ettiği anlaşılmaktadır. Az yukarıda saptanan maddi ve hukuki olgular, dikkate alındığında yerel mahkemenin verdiği kesin önelin yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca sözü edilen kesin Önelin davacı aleyhine hukuksal bir sonuç doğurması hukuken olanak dışıdır. O halde, mahkemece bu olgular dikkate alınarak iddia ve savunma doğrultusunda taraflardan delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu olgular gözar-dı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı T.....'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 24.5.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.