Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16244 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5339 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Manavgat İş MahkemesiTarihi : 30/12/2013Numarası : 2012/424-2013/370Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı, davalılara ait işyerinde 10/03/1996 tarihinden davalı tarafından iş akdinin haksız olarak feshedildiği 10/04/2012 tarihine kadar aralıksız aşçı olarak çalıştığını, otelin el değiştirdiğini, yeni işverenin sendikalı çalışmasını da istemediğini, yeni işverence işten çıkartıldığını, haklarının devreden ve devralan davalı şirketler tarafından ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı B..D.. T..ve Tic.Ltd.Şti., davacının 19/03/1996-01/05/2012 tarihleri arasında öncelikle diğer davalı D.. A.. ve akabinde 16/03/2012 tarihinden itibaren B.. D.. T..ve Tic. Ltd.Şti. tarafından işletilen işyerinde aşçı sıfatıyla sezonluk işçi olarak O.. S.. bağlı işçi olduğunu, davacının çalıştığı işyerinin 16/03/2012 tarihinde devralındığını, devir işleminden sonra O.. S.. ile 18/04/2012 tarihinde toplu iş sözleşmesi imzalandığını, davacının Manavgat...?.. Noterliğinden 27/04/2012 tarih ve 6298 yevmiye sayılı ihtarname göndererek yaşlılık aylığına hak kazandığından bahisle iş sözleşmesini 30/04/2012 tarihinde feshettiğini belirterek kıdem tazminatı talep ettiğini, ihtarnamenin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacının kısa bir süre sonra başka bir yerde çalışmaya başlayarak hakkını kötüye kullandığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davalı D.. A.., davalının 16/03/2012 tarihli işyeri devir sözleşmesi ile diğer davalıya devredilen otelde 19/03/1993-01/05/2012 tarihleri arasında aşçı olarak çalıştığını, davacının davalı işyerinden ayrıldıktan sonra yeni bir işyerinde daha yüksek maaşla işe başladığını, emeklilik saikinin ve buna ilişkin kıdem tazminatı talebinin yasal ve mantıklı olmadığını, davacının bu hakkını Medeni Kanunun 2. maddesine uygun kullanmadığının ortada olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının dava dilekçesinde iş akdinin haksız feshedildiğini iddia etmesine karşın davacının 27/04/2012 tarihinde ihtarname çektiği, 3600 gün süre ve 15 yıl çalışma süresi şartlarını yerine getirdiğinden bahisle kıdem tazminatının ödenmesi ile 30/04/2012 tarihinde işten ayrılmak istediğini bildirdiği, dosya kapsamındaki ihtarname ve işten çıkış bildirgesi birlikte değerlendirildiğinde davacının 01/05/2012 tarihine kadar davalı işyerinde fiilen çalıştığının anlaşıldığı, davacının hizmet cetvelinde görünen ve 24/05/2012 tarihinde iş başı yaptığı anlaşılan K.. T.. T... A.Ş.'den davacıya ait iş başvuru formu evraklarının talep edildiği, gelen evraklarda yapılan incelemede davacının 23/05/2012 tarihinde iş başvurusunda bulunduğu, her ne kadar davacı SGK'dan aldığı 11/05/2012 tarihli yazı ile 15 yıl ve 3600 prim ödeme gün sayısı şartını sağladığını ispatlasa da dava dilekçesinde kendisinin haksız şekilde işten çıkartıldığını iddia etmiş olup davalı tarafça davacının işten çıkartıldığına dair herhangi bir belge sunulmadığı gibi davacının davalıya çektiği ihtar üzerine davacının iş akdinin talebine uygun şekilde 01/05/2012 tarihinde sonlandırıldığı, böylece davacının haksız şekilde işten çıkartılmadığı, iş sözleşmesini davacının kendisinin feshettiği sabit olup kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı, kaldı ki SGK'ya yaptığı başvuru kapsamında emeklilik nedeni ile işten ayrıldığı kabul edilerek kıdem tazminatı alıp alamayacağı değerlendirildiğinde davacının kıdem tazminatı almasının ön koşulunun yasada emeklilik aylığı almak amacı ile işten ayrılması olduğunun düzenlendiği, davacının işten ayrılma amacının emeklilik aylığı almak değil, bir başka işyerinde çalışmak olduğu, davacının bu eyleminin Türk Medeni Kanun'un 2/2 maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.İş sözleşmesinin işçi tarafından yaşlılık aylığı tahsisi amacıyla feshedilip feshedilmediği ve buna göre kıdem hakkının doğup doğmadığı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 120 nci maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte olan 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla ayrılması halinde, kıdem tazminatına hak kazanılabileceği hükme bağlanmıştır. O halde anılan hüküm uyarınca, fesih bildiriminde bulunulabilmesi için işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik, malullük ya da toptan ödemeye hak kazanmış olması şarttır. Bundan başka işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa bahsi geçen işlemler için başvurması ve bu yöndeki yazıyı işverene bildirmesi gerekir. Böylece işçinin yaşlılık, emeklilik, mamullük ve toptan ödeme yönlerinden bağlı bulunduğu mevzuata göre hak kazanıp kazanmadığı denetlenmiş olur. Öte yandan işçinin, sosyal güvenlik anlamında bu hakkı kazanmasının ardından, ilgili kurum ya da sandığa başvurmaksızın kıdem tazminatı talebiyle işyerinden ayrılması ve bu yolla hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olur. İşçi tarafından bağlı bulunduğu kurum ya da sandıktan tahsise ya da tahsis yapılabileceğine dair yazının işverene bildirildiği anda işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümü doğar. Faiz başlangıcında da bu tarih esas alınmalıdır. 4447 sayılı Yasanın 45 inci maddesi ile 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına (5) numaralı bent eklenmiştir. Anılan hükme göre, işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer kriterleri yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işten ayrılması imkânı tanınmıştır. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve pirim ödeme gün sayısını tamamlayan işçi, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da, anılan bent gerekçe gösterilmek suretiyle işyerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir.Somut olayda; davacı 27.04.2012 tarihli ihtarname ile iş akdini 3600 gün prim ödeme gün sayısını ve 15 yıl sigortalılık süresini doldurması nedeniyle feshettiğini işyerinden bu nedenle 30.04.2012 tarihinde ayrılmak istediğini bildirmiştir. SGK tarafından davalı şirketlere gönderilen 26.04.2012 ve 11.05.2012 tarihli yazılarda davacının sigortalılık süresinin 15 yıl, prim ödeme gün sayısının ise 3.600 gün olduğu bildirilmiştir. Davacı vekili iş akdinin işverence feshedildiğini iddia ederek dava açmış ise de iş akdinin davacı tarafından emeklilik için yaş dışında kalan koşulların yerine getirilmesi nedeniyle feshedildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davacının 01.05.2012 tarihinde davalılara ait işyerinden ayrılmasından sonra 24.05.2012 tarihinde dava dışı başka bir işyerinde çalışmaya başladığı kayıtlardan tespit edilmektedir. Mahkemece davacının amacının emeklilik değil başka bir işyerinde çalışmak olduğu, bu nedenle davacının hakkını kötüye kullandığı gerekçeleri ile davacının kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ise de yasal olarak davacının emeklilik nedeniyle işten ayrılmasından sonra başka bir işyerinde çalışmasına engel yasal sınırlama yoktur. O halde davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekildeki gerekçe ile kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.