Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16242 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4011 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Tosya Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 05/12/2013Numarası : 2011/261-2013/130Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Davalı temyizi yönünden;6100 sayılı HMK'nun geçici 3.madde 1.fıkrasına göre; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2.fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK'nun 427/2.maddesi uyarınca temyiz edilemez.Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra(inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir.Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir.Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir.Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında “5521 sayılı yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15.maddesindeki düzenleme gereği HUMK'nun 427.maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir.2013 yılında mahkemelerce verilen kararların temyiz edilebilmesi için temyize konu dava değerinin 1.820,00 TL'sını geçmesi gerekir.Somut olayda taraflar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olup temyize konu edilen miktar davacı Y... O.. yönünden 1.247,60 TL, davacı F.. Ç.. yönünden 788,80 TL, davacı F.. T.. açısından 1.267,74 TL, davacı B.. M.. açısından 287,00 TL, davacı E.. B.. yönünden 861,00 TL, davacı Ö.. T.. yönünden 1.103,76 TL olup karar tarihi itibariyle hüküm kesin nitelik taşıdığından davalının temyiz dilekçesinin reddi gerekir.2-Davacıların temyizi yönünden; Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 3-Davacılar, işçilik alacaklarının zamanında ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmelerini İş Kanununun 24/II-e maddesi gereğince haklı nedenle feshettiklerini ileri sürerek kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil ve ücret alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davacıların toplu halde davalı şirketin rakibi konumunda olan başka bir şirkette çalışmak için iş akitlerini feshettiklerini, fazla mesai ve hafta tatili çalışması yapmadıklarını, ödenmemiş işçilik alacaklarının bulunmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacılar her ne kadar maaşlarının zamanında ödenmemesi, fazla çalışma alacaklarının ise hiç ödenmemesi nedenleriyle iş akitlerini haklı nedenle feshettiklerini iddia etmiş iseler de iş akdinin feshedilmesinden çok kısa bir süre sonra aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir işyerinde çalışmaya başladıklarının davacılara ait hizmet döküm cetvellerinin incelenmesinden anlaşıldığı, davacıların asıl amacının davalı vekilinin iddia ettiği gibi işten ayrılıp başka işyerinde çalışmak olduğu, bu yönüyle davacıların T.M.K.’nın 2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı hareket ettikleri, ayrıca iş akdini fesheden tarafın ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekeceği gerekçesiyle davacıların ulusal bayram genel tatil ücreti taleplerinin kabulüne diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir. Öncelikle taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı değil ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmakta olup her bir davacı işçinin dosyasının ayrı ayrı görülerek karara bağlanması gerekirken birlikte görülmesi isabetsizdir. 4-İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği konusu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sonra ödenmelidir.Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. 1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 Sayılı Borçlar Kanununun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir.4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır.İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33 üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır.Somut olayda; davacıların ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının ödenmemiş olduğu mahkemenin de kabulündedir. Ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı geniş anlamda ücret alacağı mahiyetinde olup, davacıların feshi bu nedenle haklı fesihtir. Davacıların kıdem tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken reddi hatalı olmuştur.5- Davacıların dava dilekçesinde yıllık izin ve fazla çalışma ücreti talepleri bulunmaktadır. Mahkemenin talimatı üzerine bu alacaklar bakımından bilirkişi raporunda değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece de bu alacakların neden reddedildiği karar gerekçesinde gösterilmemiştir. Mahkemece davacıların fazla mesai ve yıllık izin talepleri yönünden değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bu husus da ayrı bir bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,davalının temyiz dilekçesinin reddine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 17/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.