Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16191 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5870 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraflarca istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, asıl ve birleşen davalarda adi ortaklıktan kaynaklanan alacak istemlerine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen, birleşen davanın tümden kabulüne karar verilmiş, kararı taraflar temyiz etmişlerdir. Asıl davada, davacı davalı tarafla ortak olarak restoran işletmeciliği yaptıklarını, söz konusu iş yeri için kira bedeli, demirbaş eşyaları ve tadilat için bir takım masraflar yapıldığını, ancak söz konusu işyerinin davacının bilgisi dışında dava dışı kişiye devredilip davacıya herhangi bir ödemede bulunulmadığını bildirerek alacak ve maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Birleşen davada davacı, ortaklık için yapılan giderler için verilen senet üzerine sanki borçlu sadece kendisiymiş gibi (asıl dava davacısı birleşen dava davalısı) davalının yaptığı ödemeyi icra takibi yaparak kendisinden aldığını bildirerek cebr-i icra tehdidi altında ödemek durumunda kaldığı miktarın istirdadını istemiştir. Mahkemece asıl davada işyerinin devrinden davacıya düşen hisse bedeli olarak 5000 TL'nin tahsiline tazminat isteminin reddine; birleşen dava yönünden ise birleşen dava davalısının ortak olarak senetteki borçtan sorumluluğu olduğundan davacıdan aldığı bedelin istirdadına dair isteminin tümden kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre taraflar arasında adi ortaklık bulunduğu sabit olup asıl ve birleşen davalardaki istemler adi ortaklık katılım ve kar paylarına ilişkin olup fesih ve tasfiyeyi de kapsar. Davanın bu şekilde hukuki nitelendirmesinin yapılmasının gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmelidir. Dava konusu uyuşmazlık 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş ise dosya temyiz aşamasında iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK'nun yürürlüğüne dair kanunun 1. maddesi son cümlesi uyarınca “...sona erme ve tasfiye” konusunda 6098 Sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesine dair 6098 Sayılı TBK'nun 639, 642, 643 ve 644. maddelerinin dikkate alınması gerekir. Şu durumda, mahkemece yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenmeli, tarafların tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar anlaşamadıkları takdirde, mahkemece öncelikle ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinin ardından yukarıda belirtildiği üzere yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenerek tayin olunacak görevli marifetiyle ortaklığa ait malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre tarafların sair itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde taraflara ayrı ayrı iadesine, 3.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.