Mahkemesi :Asliye Hukuk MahkemesiYARGITAY İLAMI Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı ...A.Ş. vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı vekili, iş sözleşmesinin davalı işverenlerce haklı bir sebebe dayanmaksızın feshedildiğini ileri sürerek, bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alımasını talep etmiştir. Davalı ......A.Ş. vekili, davacının davalı şirket çalışanı olmadığını beyanla davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... ... Ltd. Şti.'ni temsilen yargılamayı takip eden olmamıştır. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak,davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. Somut olayda, davacı vekilinin 9.7.2012 havale tarihli ıslah dilekçesi sunmuş olduğu, bu ıslah dilekçesinin 9.8.2012 tarihinde davalı ... ... A.Ş. vekiline tebliğ edildiği ve davalı vekilinin yasal süresi içerisinde 15.8.2012 havale tarihli dilekçesi ile ıslaha konu edilen tutarlar bakımından zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmaktadır. Islaha konu tutarlar bakımından ileri sürülen zamanaşımı defi değerlendirilmeden karar verilmesi hatalıdır. 3-Davacı tarafça Batısöke .... A.Ş. ve ... Ltd. Şti. olmak üzere iki şirkete karşı dava açılmış bulunmaktadır. Mahkemece gerek karar gerekçesinde, gerekse de hüküm fıkrasında kabul edilen alacak kalemlerinin hangi davalıdan ya da davalılardan ne surette tahsil edileceğine dair bir değerlendirmede bulunulmamıştır.Sadece kabul edilen alacakların "davalıdan" tahsiline şeklinde infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı ... A.Ş.'ne iadesine, 01.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.