Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Dava ve temyize konu 194 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine davacı Hazine dışında O…… oğlu B...., B.... oğlu M.G……. ile N…….., R………, A……., M…….., H…….. ve B…….'in de itiraz ettiği dikkate alındığında aleyhlerindeki komisyon kararının adı geçenlere tebliğ edilmesi zorunludur. Ne var ki, Dairemizce bu olgu dikkate alınarak 01.02.1992 gününde dava dosyası yerel mahkemesine Daire ilamında belirtilen nedenlerle iade edildiği halde, orada sözü edilen kayıt ve belgeler istendiği, verilen yanıtlardan az yukarıda adı geçenlere 14.10.1976 tarih 4276 sayılı kadastro komisyon kararının yöntemine uygun şekilde tebliğ edilip edilmediği duraksamaya meydan vermeyecek biçimde saptanamamıştır. Gerçekten çekişmeli taşınmazın kadastro tespit tutanağı içerisinde ve ekinde Daire iade kararında sözü edilen belgeler bulunmamaktadır. Kadastro komisyon kararının yanılgı ile kadastro komisyon kararı lehlerine olan tespit maliki davalılara tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle az yukarıda saptanan maddi ve hukuki olgulardan söz edilerek adı geçenlere aleyhlerindeki komisyon kararının 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Nizamnamesi uyarınca yöntemine uygun şekilde tebliğ edilip edilmediği bir kez daha Kadastro Müdürlüğü'nden sorulup saptanmalı, tebliğ edilmiş ise sözü edilen tebliğ belgeleri getirtilerek incelenmeli, Hazine dışındaki muterizlerin yasal süresinde kadastro komisyon kararına karşı dava açıp açmadıkları saptanmalı, dava açmış iseler aynı taşınmaza ilişkin uyuşmazlıkların birlikte çözümlenmesinin dava ekonomisine uymanın sağlıklı sonuca varmanın temel koşulu olduğu dikkate alınarak dava dosyaları usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca birleştirilmen, adı geçenlere aleyhlerindeki komisyon kararı tebliğ edilmemiş ise, Hazine dışındaki muterizlere aleyhlerindeki komisyon kararı yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmeli, yasal süresinde dava açtıkları takdirde az yukarıda vurgulandığı gibi dava dosyaları birleştirilmen, Hazine'ye aleyhindeki komisyon kararı tebliğ edilmemiş ise, Hazine'nin açtığı davanın peşin dava niteliğinde olduğu dikkate alınarak Hazine'ye yeniden aleyhindeki komisyon kararı tebliğ edilmeksizin uyuşmazlığın esasından çözümlenmesi düşünülmelidir. Gerçekten iddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma, soruşturma da hüküm vermeye yeterli değildir. Davalı tarafın dayandığı tespite dayanak yapılan tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki harita da keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermediğinden yetersizdir. O halde, saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle davalı tarafın tutunduğu 22.08.1966 tarih, 18 sayılı tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte varsa haritasıyla birlikte maliklerinin tümünü açıkta pay kalmayacak şekilde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğümden ayrı ayrı getirtilmeli, bundan sonra kaydına dayanan davalı tarafın kayıt maliki ya da malikleri ile akdi, irsi ilişkisi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili Nüfus Müdürlüğümden getirtilmeli ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, kayda dayanan tarafın tapu kayıt maliki ya da malikleri ile akdi ya da irsi ilişkisi saptandığı takdirde dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar, davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştiril-meyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve tapu kaydının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kaydın revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmen, tapu kaydının ifraz görmüş ise ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının kök tapu kaydı içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, tapu kaydı tedavül görmüş ise kök tapu kaydına göre tedavül kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinde ve yüzölçümünde değişiklik varsa bu değişikliğin haklı ve hukuksal bir nedene dayanıp dayanmadığı yönü üzerinde durulmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dava konusu taşınmazın tümü ya da bir bölümü dayanılan tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde davalı tarafın tutunduğu aynı sınır yerlerinin tarif edildiği 34 ve 35 tahrir sayılı vergi kayıtları az yukarıda tapu kaydının uygulamasında açıklandığı gibi yöntemine uygun biçimde yerine uygulanmalı, kapsamları belirlenmeli, tapu ve vergi kayıtları iç içe girdiği takdirde yüzölçümü büyük olan kayda değer verileceği düşünülmeli, vergi kayıtlarının tapu kaydı gibi mülkiyet belgesi olmadığı zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemeyeceği dikkate alınarak tapu kayıt kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz bölümleri yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 07.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.