Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Mahkemece dava ve temyize konu 118 ada 33 parsel sayılı taşınmaz hakkında davanın kabulüne taşınmazın davacı taraf adına tesciline karar verilmiştir. İddia ve savunmaya mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre çekişmeli taşınmazın kadastro tesbitine bir kayıt ve belge esas alınmamış, yargılama sırasında tarafların bir kayıt ve belgeye de dayanmadıkları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan davanın tesbit gününden sonra askı ilan süresi içerisinde açıldığı dikkate alındığında uyuşmazlığın kadastro mahkemesinde çözümleneceği kuşkusuzdur. Mahkemece taşınmaz başında keşif yapılmaksızın hazine dışındaki davalı E.... C.......'in kendisine yöneltilen davayı kabul ettiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Kural olarak feragat kabul gibi irade beyanları usulün 151. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde belgelendirilmemiş olmak koşuluyla kesin hükmün bütün sonuçlarını doğurur. Nevarki bu doğrultudaki irade beyanları kural olarak beyanda bulunanı bağlar. Hal böyle olunca davalı Emine dışındaki tarafları kabul beyanının bağlamayacağı tartışmasızdır. O halde az yukarıda açıklanan hukuksal olgular dikkate alınarak davacı tarafın kendisine yöneltilen davayı kayıtsız koşulsuz kabul eden Emine dışındaki davalılara somut olayda hazine ve Belediye Tüzel Kişiliğine karşı davasını kanıtlaması gerektiği düşünülmeli, Belediye Tüzel Kişiliğinin davada yasal hasım olduğu gözönüne alınarak taşınmazın belediye hudutları içinde kaldığı düşünülerek taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciiler tarafından onaylanmış imar planı varsa imar planı onay gününü gösterecek şekilde Belediye Başkanlığından eki belgelerle birlikte getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı yansız yerel ve uzman bilirkişi fen elemanı tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar ile tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden taşınmaz başında keşif yapılmalı, tarafların bir kayıt ve belgeye dayanmadığı uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümleneceği düşünülerek taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, imar ihyaya, para ve emek sarfı ile konu olup olmadığı zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgi alınmalı,yetkili idari merciiler tarafından bölgede imar planı yapılmış ve onaylanmış ise kadastro paftasının ölçeği ile imar haritasının ölçeği eşitlenerek haritalar çakıştırılarak yerel bilirkişi yardımı ve uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ve yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, bu yolla taşınmazın imar planı içerisinde kalıp kalmadığı kamu hizmetine tahsis edilip edilmediği belirlenmeli, bu konuda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17/son maddesi hükmü dikkate alınmalı, tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözleri çeliştiği takdirde tutanak bilirkişileri de usulun 259.maddesi hükmü uyarınca taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek çelişki duraksamasız giderilmeli, dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların tesbit tutanağı içeriği varsa dayanakları kayıtlarla yerel bilirkişi tanık ve tutanak bilirkişilerinin sözleri denetlenmeli, komşu taşınmazların tesbitlerine bir kayıt ve belge esas alınmış ise sözü edilen kayıt ve belgelerde nizalı parsel yönünün ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterildiği yönü üzerinde durulmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye elverişli ve yargı denetimine açık olacak biçimde rapor alınmalı, tesbite bir kayıt ve belge esas alınmadığı yargılamada tarafların bir kayıt ve belgeye dayanmadığı göz önüne alınarak deliller bu çerçevede değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17/son maddesi hükmü ile anılan yasanın 14/son maddesi hükmünde öngörülen kısıtlamalar eşliğinde sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz davalı hazinenin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA,11.4.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.