Mahkemesi : Alanya İş MahkemesiTarihi : 11/02/2014Numarası : 2012/432-2014/100 Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm duruşmalı olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK'nun 435.maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine 2-Davacı, davalı işyerinde çalışırken iş akdinin işveren tarafından haksız olarak sonlandırıldığından bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının iş akdini kendisinin istifa ederek feshettiğini kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyeceğini ve tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki iş ilişkisinin davalı işverence haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiği sonucuna gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. Somut olayda, dosya içerisine ibraz edilen belgelerin incelenmesinde davalı işveren tarafından Bölge Çalışma Müdürlüğüne çeşitli tarihlerde işyerinde üçlü vardiya sistemi ile işçi çalışıldığı hususunda bildirimde bulunulduğu ve bu beyan dilekçelerinin ekinde vardiyalı çalışanlar listesinin ibraz edildiği görülmektedir. İlgili vardiyalı çalışanlar listesinde davacının da imzası bulunmaktadır. Davacı bu belgelerin iradesi sakatlanarak imzalatıldığını ileri sürmüş ise de; bu hususta davacı tanıklarının beyanı alınmamıştır. Bölge Çalışma Müdürlüğünün, işyerinde 16.04.2010 ve 2012 yılında yapılan teftişler sonrası düzenlenen değişik tarihli tutanaklar ve tespit raporları tutulduğu, genel teftiş sırasında da davacının görev yaptığı bölümünde işçilerin çalışma koşullarının belirlendiği ve dönem itibariyle çalışan işçiler hakkında fazla çalışma yapıp yapmadıkları ve yapmışlarsa ne kadar yaptıklarına dair belirlemelerin yapıldığı, hatta ödenmesi gereken alacaklarının da tespit edilerek davalıya ödeme için süre verildiği görülmüştür. Mahkemece, husumetli tanık beyanlarına itibar edilerek, yaz ve kış dönemleri arasında fark olmaksızın, fazla çalışma ücret alacağı belirlenmiş ise de yukarıda belirtilen belgeler değerlendirilmeden ve tanıkların bu belgelere ilişkin beyanları tespit edilmeden sonucuna gidilmesi isabetsizdir. 3-Dosyada raporu hükme esas alınan bilirkişi tarafından davacının bir hafta, haftanın 6 günü, bir hafta 7 günü çalıştığı kabulü ile hesaplama yapılmıştır. Bu hesaplama usulü dosyaya uygun olmadığı gibi fazla mesai hesabında 7. Gün olarak alınan hafta tatili gününün hafta tatili olarak da hesaplamaya esas alınmak suretiyle mükerrer hesaplama yapılmış olması hatalı olup bozma nedenidir. 4-Dosya içinde bulunan ibranameler ve bordrolarda davacılara yapılan “diğer ödeme” ve “alacak-izin” başlıklı ödemelerin neye mahsuben yapıldığının tespit edilemediği gerekçesi ile gözardı edilmesi de aynı alacak için mükerrer ödeme anlamına geleceğinden isabetsizdir. Bu ödemelerin neye mahsuben yapıldığının taraflardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması ve ilgili alacaktan mahsubu ya da dışlanması suretiyle alacakların belirlenmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirir. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 07.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.