İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, davalı işyerinde 02/10/2003- 24/03/2005 tarihleri arasında doktor-radyolog olarak çalıştığını, iş akdini tarafından davalı ile yaptığı sözleşmeye göre yaptığı işlerin %40'ı ücret olarak ödenmesi gerekirken buna uyulmaması, ödemelerin geç ve eksik yapılması, SSK'ya prime esas kazancının eksik bildirilmesi nedeni ile 15.03.2005 tarihinde ihtar çekerek feshettiğini bildirerek eksik ödenen ücret ve diğer alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının tüm alacaklarının ödendiğini ve başka bir alacağının bulunmadığını, bu nedenle iş akdini feshinin haksız olduğunu savunarak davanın reddi ile karşı dava ile ihbar tazminatı ve sözleşmeye aykırılıktan dolayı cezai şart alacağının tahsilini istemiştir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında davacının yargılama esnasında bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde belirttiği hususların davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilirse usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (HGK'nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.). Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulü-6.Baskı, cilt 5, 2001). Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Somut olayda davacı vekilinin 31.12.2012 havale tarili bilirkişi raporuna karşı vermiş olduğu 18.03.2013 havale tarihli itiraz dilekçesinin 2. sayfasının “1- numaralı bendinde" davacının toplam hakedişinin neticeten 102.143,03 TL olduğunu bildirdiği ve başkaca bir hususta itirazda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bunun anlamı davacının ücrete esas alacak miktar hususunda kendisini sınırlandırdığı ve vermiş olduğu bu dilekçe ile yapmış olduğu usuli işlem neticesinde davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğudur. Buna rağmen bu itiraz dilekçesinden sonra alınan ek bilirkişi raporunda davacının ücret hesaplamasına esas hakediş hesaplamasında bu hususa dikkat edilmeden hesaplamaya esas matraha “Özel Hasta Tetkik Bedeli” de eklenmek suretiyle davacının ücret alacağı fazla miktarda hesaplanarak hüküm altına alınmıştır. Yapılacak iş davacının ücret alacağının toplam 102.143,03 TL olduğu kabul edilerek, yapılan ödemeler mahsup edilmeli, bunun sonucunda ücret alacağı mevcut ise üzerine yıllık izin ücreti de eklenerek çıkacak sonuca göre hesaplama yapılmalıdır. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetli olmayıp bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 16.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.