Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 185 ada 4 parsel sayılı taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Ahmet adına tespit edilmiştir. Davacı Seyfullah miras yolu ile gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tespitin iptaliyle taşınmazın Mehmet mirasçıları adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece Kadastro Kanunu'nun 28/2. maddesi hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, davaya konu taşınmazın tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de, yerel mahkemece varılan sonuç davanın niteliğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 28. maddesinin ikinci fıkrasında; davacı gerçek ve tüzel kişilerin dava sebep ve delillerini dava dilekçelerinde bildirmek zorunda oldukları, dilekçede bu hususların bildirilmemiş olması halinde kadastro hakiminin gönderilecek davetiye ile dava sebep ve delillerini bildirmesini davacıya tebliğ edeceği, davacı ilk duruşma oturumuna kadar dava sebep ve delillerini dilekçe ile veya ilk oturuma gelmek suretiyle bildirmez ise hakimin davanın açılmamış sayılmasına ve tespit gibi tescile karar vereceği, bu hükmün davetiyede açıkça belirtileceği, 30. maddenin ikinci fıkrası hükmünün saklı olduğu, 29. maddesi hükmünde de; kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma yapılacağı, taraflardan hiçbiri gelmez ise dosyanın işlemden kaldırılmayacağı, hakimin toplanması mümkün olan delilleri inceleyerek 30. madde hükmüne göre işi karara bağlayacağı açıklanmıştır. Somut olaya gelince, davacı taraf kadastro tespitine karşı askı ilan süresi içinde dava açmış, dava dilekçesinde dava ve temyize konu 185 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 1988 yılında vefat eden babası Mehmet'ten kaldığını, babasının ölümünden sonra da kendisi, annesi ve kardeşleri tarafından kullanıldığını, kadastro tespiti sırasında taşınmazın kendisi ve diğer mirasçılar adına tespiti gerekirken davalı adına tespit edildiğini öne sürerek miras yolu ile gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuksal nedenine dayanmış, ayrıca dava dilekçesinin deliller bölümünde keşif, tanık, yemin vs. kanuni delillerden söz ederek delillerini göstermiş, kadastro bilirkişilerinin dinlenmesini istemiş, tanıklarının listesini vermiş, ilk duruşma oturumuna da gelerek delillerini dosyaya sunmak için süre istemiştir. Ne var ki, daha sonraki duruşma oturumuna gelmemesi üzerine mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Dava dilekçesi içeriği dikkate alındığında davacının dava dilekçesinde dava sebep ve delillerini bildirdiğinin kabulü gerektiğinden artık mahkemece az yukarıda açıklanan Kadastro Kanunu'nun 28. maddesi hükmüne göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca mahkemece taraflardan hiçbiri gelmese dahi toplanması mümkün olan delillerin toplanarak 30. madde hükmüne göre işin karara bağlanmasının zorunlu olduğu gözetilerek öncelikle nüfus idaresinden davacının miras bırakanı Mehmet'in ölüm tarihini ve mirasçılarını gösterir şekilde nüfus aile kayıtlarının getirtilerek dosyanın keşfe hazır hale getirilmesi, daha sonra Kadastro Kanunu'nun 36. maddesi hükmü de dikkate alınarak taşınmaz başında keşif kararı verilmesi, taraf delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 14.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.