Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 147 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 3545 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, adi otaklık ilişkisinin varlığının tespiti ile kar payının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece 13.Hukuk Dairesi'nin bozma ilamı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ile aralarında düzenledikleri 24 Ocak 2003 günlü ve "Akitname" başlıklı sözleşmeye dayanarak, bu sözleşmede açıkça belirtmemişlerse de aralarında bir taşınmazın alım satımı konusunda adi ortaklık kurduklarını, davacının sermaye olarak emeğini, davalının da parasını koyduğunu bildirerek aralarındaki ilişkinin adi ortaklık olduğunun tespitini ve hissesine düşen kar payı ile sözleşmede ayrıca kendisine ödeneceği belirtilen 10.000 USD'nin tahsilini istemiştir. Davalı cevabında, söz konusu sözleşmede tek taraflı olarak sadece davalıya sorumluluk yüklendiği, davacıya yüklenen sorumluluğun ne olduğunun belirtilmediğini, bu nedenle bir ortaklık ilişkisinden söz edilemeyeceğini belirterek istemin reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece daha önce istemin kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nce "kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olduğu" gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık olduğu gerekçesiyle davacının kar payı konusundaki isteminin kabulüne, 10.000 USD'lik alacak iddiasını kanıtlayamadığından bu konudaki isteminin reddine karar verilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununda "Adi şirket" ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda "Adi ortaklık sözleşmesi" başlıkları altında yapılan tanımlarda adi ortaklık, "iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir" şeklinde tanımlanmıştır. Yine eski BK'nun 521. maddesinde ve yeni TBK'nun 621.maddesinde "her ortak, para, alacak veya bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür" denilerek adi ortaklıkta her ortağın katılım payı yükümlülüğü bulunduğu belirtilmektedir. Somut olaya gelince; davaya dayanarak "Akitname" başlıklı belge yukarıda yasal tanımı belirtilen adi ortaklık sözleşmesi olarak nitelendirilemez. Çünkü, davacının ortaklığa ne koyduğu, daha doğrusu katılım payı olarak birşey koyup koymadığı belirtilmemiştir. Mahkemenin, davacının ortaklığa emek ve çalışmasını koyduğu şeklindeki iddiasının kabulü, soyut iddiasının kabulü niteliğindedir. Her ne kadar adi ortaklık ilişkisinin yazılı olma koşulu yoksa da, somut olayda taraflar aralarındaki ilişkiyi yazılı belgeye bağladıklarına göre iddialarında 1086 sayılı HUMK'nun 288 ve 6100 sayılı HMK'nun 199 vd.maddeleri uyarınca yazılı delille kanıtlanması gerekir. Davacı yan, adi ortaklık ilişkisini ve bu ilişki kapsamında kendisinin ortaklığa sermaye olarak emeğini koyduğu iddiasını ispatlayamadığından yanlar arasında adi ortaklığın tespiti ile kar payı alacağının tahsiline karar verilmesi doğru değildir. Şu durumda, mahkemece yanlar arasındaki ilişkinin Borçlar Kanununun adi ortaklık dışındaki diğer hukuki ilişkileri düzenleyen hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Anılan yön gözetilmeden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, 17.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.