Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 144 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17151 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Mersin 4. İş MahkemesiTarihi : 21/03/2013Numarası : 2012/781-2013/116Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı.Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara,hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre göre davalının (karşı davacı) tüm davacının (karşı davalı)aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı-karşı davalı, davalı Irmaklar U.. Taş.P...Oto. K.. Gıda Ltd.Şti.nde 06.06.2009-05.04.2012 tarihleri arasında muhasebeci olarak kesintisiz çalıştığını, aylık ücretinin 1250.00 TL olduğunu ve elden ödendiğini,davalı şirketin ortaklarından N.. I..'ın bir faturayı bahane ederek küfür ve tehditler savurduğunu, davalı şirkette çalışan N.. I..'ın aynı sözleri sarfettiğini, bu nedenle iş akdini haklı olarak feshettiğini, aynı zamanda şirket ortağı ve çalışanı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, bu olay nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu, günde en az 10 saat mesai yaptığını, hafta sonu ve milli bayramlarda çalıştığını ve yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile manevi tazminat ve bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili, davacının aylık 850.00 TL ücret aldığını, 09.04.2012-11.04.2012 tarihleri arasında devamsızlık yaptığını, çekilen ihtarnameye rağmen mazeretini bildirmediğini ve işe dönmediğini, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, bahsedilen tartışmanın şirket çalışanları arasında geçen bir olay olduğunu, tartışmanın sebebinin davacının işini gereği gibi yapmaması ve hata yapması nedeniyle şirketin zor duruma düşmesinden kaynaklandığını, şirket ortağı olarak bahsedilen N.. I..'ın sadece şirketin sigortalı çalışanı , N.. I..'ın ise şirketin %25 hisseli sembolik ortağı olduğunu, davacının haksız ve yasalara aykırı olarak işten ayrıldığını, işyerinin bilgisayar şifresini vermemesi nedeni ile büyük sıkıntılar yaşadığını ve şirketin zarara uğradığını savunarak 10.000,00 TL maddi tazminatın davacıdan tahsilini talep etmiş, davacı tarafından açılan davanın ise reddini istemiştir. Mahkemece asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne karşı dava yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek ünvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, davacı aylık 1.250,00 TL ücret ile çalıştığını ve ücretinin elden ödendiğini iddia etmiş, davalı ise davacının aylık 850.00 TL ücret aldığını savunmuştur.Dinlenen tanıklar davacının ücretine ilişkin beyanda bulunmamışlardır.Mahkemece, bilirkişinin dönem bordrosuna dayanarak 886.50 TL brüt ücret üzerinden yaptığı hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulmuştur.Davacının ücretinin tartışmalı olması karşısında işçinin eğitim durumu, meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek ünvanı ve fiilen yaptığı iş ve fesih tarihi de belirtilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından ve özellikle ilgili meslek odasından emsal işçi ücretinin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ücret belirlenip bilirkişiden ek rapor alınarak davacının hakettiği işçilik alacakları belirlenen ücrete göre hesaplatılarak sonuca gidilmelidir.Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan salt dönem bordrosuna itibar ederek dava konusu alacakları 886.50 TL brüt ücret üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.4-Taraflar arasında hükmedilen manevi tazminat alacağının miktarına ilişkin uyuşmazlık bulunmaktadır.Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Somut olayda davacı davalı şirket ortağı N.. İ..'ın kişisel hakareti nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Şirket ortağının davacıya "terbiyesiz, geri zekalı ,kafanı gözünü kırarım senin, öyle hakaretler yaparım ki sana hiç bir yerde çalışamazsın, "seni gebertecem, şerefsiz, pislik" şeklindeki sözleri ile hakarette bulunduğu ve tehdit ettiği hususu Mersin 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 29.06.2012 tarih ,2012/551 E ve 2012/624 K sayılı kesinleşen kararı ile sabittir.Ancak davaya konu olan olayda; olayın oluş biçimi, kusur durumu, olayın özellikleri, ekonomik olgular ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde mahkemece takdir olunan manevi tazminat miktarı azdır.Davacı-karşı davalı yararına daha uygun bir miktarda manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın,yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya(karşı davalı) iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalıya(karşı davacı) yükletilmesine ,13/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.