Mahkemesi : Adana 5. İş MahkemesiTarihi : 11/07/2013Numarası : 2011/460-2013/530Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılarının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalam temyiz itirazlarının reddine.2-Davacı işyerinde şoför olarak çalıştığını, sözleşmenin haksız olarak işveren tarafından sonlandırıldığını belirterek kıdem, ihbar tazminatı ile birtakım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalılar davanın reddini istemiştir.Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında öncelikle davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Mahkemece davalılar arasında muvazaa olduğu kabul edilerek, işçilik alacaklarından davalıların müşterek müteselsil sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir. Davalılar arasında Karayolu Trafik Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin konusu, "Taşıtan’ın" isteği doğrultusunda sadece Adana’daki üretim depolarından bayilerine ve bayilerden de "Taşıtan’ın" depolarına nakliye ihtiyacının araç üstünde teslim alınarak belirtilecek mahallere, tır, kırkayak veya kamyon üzerinde usulüne uygun olarak "Taşıyan" tarafından nakliyesi ve yine "Taşıtan’ın" belirteceği adrese hasarsız, eksiksiz ve sağlam olarak tesliminden ibarettir. Davalılar arasındaki ilişki yargılama süresi boyunca net olarak ortaya çıkarılmamıştır. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş, AKC Nakliyat firmasının başka yerlerde iş alıp almadığını araştırmak, eğer başka yerlerde iş almayıp sadece Efes Pazarlama şirketine iş yapıyorsa davalılar arasında muvazaa olduğunu kabul etmek, aksi halde ise davada sadece AKC firmasının sorumlu olduğuna karar vermektir. Eksik araştırma ile müteselsil sorumluluğa karar verilmiş olması hatalıdır.3-Taraflar arasında davacı işçinin bir kısım fazla çalışma ücretlerinin ödenip ödenmediği konusunda da ihtilaf vardır.Fazla mesai yaptığını ispat yükü işçiye, çalışma olgusunun ispatlanması halinde ücretlerinin ödendiğini ispat yükü ise işverene düşmektedir.Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların tanık beyanlarıyla sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalarda bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.Mahkemece, davacının haftada 9.5 saat fazla mesai yaptığı kabul edilmiştir. Ancak temyiz aşamasında dosyaya sunulan, 2010 yılı Ekim, Aralık ve 2011 yılı Şubat bordrolara imzalı olup, üçünde de fazla mesai tahakkuku bulunmaktadır. Bu ayların fazla mesai hesabında dışlanması gerekirken, bu aylar içinde fazla mesai hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 4-Taraflar arasında davacının hafta tatillerinde çalışıp, çalışmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı İş Kanununun 46 . maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı kanunun 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmi dört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46 . maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmi dört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmi dört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 3. maddesine göre, hafta tatili Pazar günüdür. Bu genel kural mutlak nitelikte olmayıp, hafta tatili izninin Pazar günü dışında da kullandırılması mümkündür. Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi, norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde, işçi hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazı kaydının bulunması halinde, hafta tatili çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında hafta tatillerinde çalışmaların yazılı delille kanıtlaması mümkündür. Hafta tatili ücretlerinin tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt yoksa ödenen tutarın dışında hafta tatili çalışması yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerekir.Hafta tatili çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Dairemizce son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak, hafta tatili çalışmasının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda, böyle bir indirime gidilmemesi gerekir. Mahkemece, davacının hafta tatilinde çalışma yaptığı kabul edilmiştir. Ancak davacı tanıkları dahi davacının haftada 6 gün çalıştığını belirtmişlerdir. Bu nedenle mahkemece davacının hafta tatili alacağı talebinin reddedilmesi gerekirken kabulü ayrı bir bozma sebebidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı taraflara iadesine, 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.