Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14051 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19167 - Esas Yıl 2014





İş MahkemesiDava Türü : İtirazın İptali Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı, davalı işyerinde çalışırken iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini hak kazandığı kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağının tahsili için İcra Müdürlüğünün 2013/14392 Esas sayılı takip dosyası ile takip başlattığını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini istemiştir. Davalı ... Belediyesi, husumet itirazında bulunmuş ve davalı ... ile arasındaki hizmet alımının 15.07.2013 tarihinde de sona erdiğini, davacının ... firması ile çalışmaya devam ettiğini bu şirkete karşı da dava açılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı ... davaya yazılı cevap vermemiş. Duruşmada kendisinin son işveren olmadığını savunmuştur. Mahkemece, itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile icra inkar tazminatına karar verilmiştir. Davacının iş akdinin kıdem tazminatını hak eder şekilde sona erip ermediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda, davacı 01.02.2007 – 15.07.2013 tarihleri arasında davalılar nezdinde çalıştığını, 08.10.2013 tarihinde ise emekli olduğunu iddia etmiştir. Davalı Belediye asıl işveren olmakla birlikte, davalılardan ... son işveren değildir. Son işveren ... firması ise davada taraf değildir. Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için iş akdinin işverence haklı neden olmadan veya işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması gerekmektedir. Oysa ki mahkemece bu husus hiç araştırılmamıştır. Bu nedenle davacının iş akdinin ne şekilde sona erdiği son işverenden sorulmadan ve işten çıkış bildirgesi SGK dan getirtilmeden eksik araştırma ile kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne karar verilmesi hatalıdır. 3- Davalı Belediye, davalı ... İle 30.3.2007 -30.7.2013 tarihleri arasında hizmet alımı gerçekleştirdiklerini belirtmiş ve buna ilişkin hizmet alım sözleşmesini sunmuştur. Davacıya ait sigortalı hizmet döküm cetvelinde ise davacının 01/02/2007-03/2007 tarihleri arasında davalı ... sicil numarası dışında farklı sicil nolu şirketten çalışma bildirilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının 01/02/2007-15/07/2013 tarihleri arasında davalı ... yanında çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Bu durumda SGK’ dan davacıya ait tüm işe giriş bildirgeleri ile hizmet döküm cetvelinde numaraları bildirilen şirketlerin tescil kayıtları getirtilerek davalı ... yanında davacının işe başlama ve ayrılış tarihleri tam olarak tespit edilmeli ve davalı Şirketin kendi dönemi ve kendi dönemindeki ücretle sınırlı sorumlu olduğu gözönünde tutularak sorumlu olduğu miktar belirlenmelidir. Mahkemece eksik araştırmayla davacının iddiası gibi 01.02.2007 – 15.07.2013 tarihleri arasında davalı şirket yanında çalıştığı kabulü ile hüküm kurulması isabetsizdir. 4 – İcra inkar tazminatına hükmedilip edilemeyeceği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. İtirazın iptali davalarında İcra ve İflas Kanunu'nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde takibe itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. İcra inkar tazminatına mahkemece karar verilebilmesi için, borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkar tazminatı, hakkında icra takibine itiraz ederek durduran ve takibin çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Mahkemece inkar tazminatına karar verilebilmesi için aranılan bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özellikleri değişmekle birlikte, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belirli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, alacağın gerçek miktarının bir mahkeme kararı ile tespit olunması gereken durumlarda; alacak yargılamayı gerektirdiğinden, ortada likit bir alacağın bulunduğundan söz edilemeyeceğine göre, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. O halde davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 07.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.