Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 140 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 26045 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, davacı idarenin davalı işçisine yaptığı fazla ödemelerin istirdadı istemine ilişkindir. Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, fazla ödemenin geri istenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan fazla ödemenin sakat veya memur tarafından da anlaşılabilecek açık hata içeren bir işlemden, memurun gerçekdışı beyanı veya hilesine dayanan bir işlemden kaynaklanıyor ise geri istenebileceği, ancak fazla ödemenin ihmal veya bilgi azlığı gibi nedenlerle idarenin kusuruna dayanan işlemlerden kaynaklanıyor ise geri istenebileceğine ilişkin Danıştay Büyük Genel Kurulunun 22/12/1973 günlü 8/4 sayılı kararına dayanılarak davacının devlet kurumu davalının işçi olduğu, davacı kurum tarafından davalı işçiye fazla ödeme yapıldığı, taraflar arasında ekonomik açıdan ciddi fark bulunduğu, davalı işçinin iyi niyetli olduğu olayın özelliği itibariyle davacı idarenin zarara katlanması gerektiği, ilk bilirkişi raporu tarihi dikkate alındığında davanın süresinde açılmadığı, hakdüşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın esastan ve zamanaşımından reddine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı işçinin davacı idare aleyhine eksik ödenen işçilik alacaklarının tahsili amacıyla dava açtığı, .... İş Mahkemesinin 2009/1401 Esas nolu dosyasında görülen dava sırasında alınan bilirkişi raporunda davalıya 15/11/2004-14/11/2009 tarihleri arasındaki dönemde zaman zaman işçilik alacaklarının fazla ödendiğinin belirlendiği, davacı idarenin bunun üzerine 21/06/2012 tarihinde yapılan fazla ödemelerin istirdadı için bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı idarenin davalı işçiye karşı hizmet akdinden, TİS'den doğan borcunu ifasındaki sorumluluğu hizmet akdi ve TİS hükümlerinin belirlendiği miktarla sınırlı olup bu belirlenen miktarı aşan ödeme işleminden doğan miktar fazlasının haksız zenginleşme doğuracağı tartışmasızdır. Haksız zenginleşenin fazla ödemeye neden olacak bir eyleminin bulunmaması, ekonomik durumunun farklı olması iade yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bu durum sadece miktara yürütülecek faizin başlangıç tarihi yönünden etkili olur. Faize ödeme tarihinden değil, fazla ödemenin geri istenerek temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren hükmedilir. Danıştay Büyük Genel Kurulunun 22/12/1973 günlü 8/4 sayılı kararı statü hukukuna tabi çalışanlar yönünden uygulanması mümkün olup özel hukuka tabi böyle bir ilişkide uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Ayrıca zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. Yıllık izin ücreti iş sözleşmesinin feshi ile muaccel olup dönemsel bir nitelik taşımadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulaması yönünden 10 yıllık genel zamanaşımına tabidir. İşverence işçiye fazladan ödenen ücret ve ücret eklerinin geri alınmasında da uyuşmazlığın temelinde sözleşme ilişkisi olmakla zamanaşımı süresi beş yıl olarak uygulanmalıdır. Dairemizin kararları da bu yöndedir. Bu durumda yapılacak iş, işin esasına girilerek davacı idare tarafından davacıya fazla ödeme yapılıp yapılmadığı davalının zamanaşımı savunmasıda dikkate alınarak belirlenip, çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcnın istek halinde davacıya iadesine, 18/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.