Mahkemesi :İş MahkemesiTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 07.10.2003-02.01.2014 tarihleri arasında satın alma sorumlusu olarak çalıştığını, iş akdinin haksız olarak feshedildiğini, İş Mahkemesinin 2014/132 Esas sayılı dosyası ile işe iade davası açtıklarını, davacının işe iadesine karar verildiğini, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine işe başlatılması yönünde noter kanalı ile ihtarname çekildiğini, davalı işverence ... Noterliğinin 20.10.2014 tarih ve 21661 sayılı ihtarı ile 03.11.2014 tarihi itibariyle işe başlamasının ihtar edildiğini, 03.11.2014 tarihinde işe başlayan davacının önceki görevi olan satın alma sorumlusu pozisyonunda aynı görev ve yetkilerle işe iade edilmesi gerektiği halde işverence ... Noterliğinin 07.11.2014 tarih ve 22827 sayılı ihtarnamesi ile çalışmakta olduğu satın alma sorumlusu pozisyonunun kapatılarak Holding merkezden yürütülmesi gerektiğine karar verildiğinden bahisle depo düzenleme işinde çalışacağının bildirildiğini, davalı işyerinde fiilen birimin faal olup davacının çalışmakta olduğu pozisyonda halen başka birinin çalıştığını, davacı işe gitmesine rağmen görev ve sorumluluk verilmeksizin işverenin depo temizleme, depo düzenleme, depo sayımı gibi feshe zorlayıcı uygulamalar içine girdiğini, davacının eski görev ve yetkilerini talep etmesine rağmen işverece yapılmadığını, işe başlatmanın samimi olmadığını belirterek 5 aylık ücret tutarında işe başlatmama tazminatı ile 4 aylık ücret tutarında boşta geçen süre ücreti olmak üzere 1.000.00 TL (28.360.21 TL arttırımla) tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının işe başlama talebine olumlu cevap verildiğini, satın alma sorumlusu pozisyonunun kapatılarak Holding merkezden yürütülmesi gerektiğine karar verildiğinden depo düzenleme işinde görevlendirildiğini, davacının görevlendirme yazısını tebellüğ etmeyerek verilen görevi yapmadığını, davacının samimiyetsizliğinin söz konusu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacının çalıştığı departmanın merkezden yürütülmesi nedeni ile yine davacının bu departman içerisinde yer alan muhasebe yönetimi biriminde işletme depo düzenleme yetkilisi olarak görevlendirildiği, diğer birimlerin norm kadrosunun dolu olduğunun bildirildiği, kayıtlardan yapılan incelemede bu hususun resmi belgelerle doğrulanmış olduğu, davacının işe iade sonrasında ücretinde herhangi bir düşüklük söz konusu olmadığı, ancak yasal uygulamaya göre de işe iade sonrasında aynı işin yapılmasının söz konusu olmayabileceği esas olan hususun tarafların iyi niyeti ve samimiyeti olup davacının işveren tarafından 03/11/2015 tarihinde işe girişin yapıldığı, davacının bu süre içerisinde işyerinde fiilen çalışmadığı, bu nedenle gerekli yazışmaların yapılarak davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından 12/11/2014 tarihinde sonlandırıldığı, yapılan incelemede davacının işyerinde daha önceden de depoda çalıştığı verilen işin daha önceki yapmış olduğu iş ile uyumlu olduğu, satın alma departmanın kaldırılması nedeni ile işletme depo düzenleme pozisyonunun aynı statü aynı ücret ve aynı çalışma şartlarına uygun olduğu, davacının bu işe iadesinde dosya kapsamına göre samimi olduğu hususunun dosyaya yansımadığı, işsizliğin yoğun olduğu bir dönemde hatırı sayılır bir ücret ile davacının çalışmaya yaklaşmamasının samimiyetini sorgular hale getirdiği, davalı işverenin bu konuda samimi olduğu hususunun ve davacıyı çalışmaya niyetli olduğunun belgelerle ispatlandığı, bu yönde davacının işyerinde fiilen çalışmaya yaklaşmadığı, işe iade kavramının bir tazminat olarak değil, iş güvencesini sağlamak amacına yönelik olduğu, bu hususun davalı tarafından yerine getirildiği davacının işe başlama konusunda samimi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur. Yasada işçinin şahsen başvurması gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. İşçi, işe başlatılma konusundaki iradesini bizzat işverene iletebileceği gibi vekili ya da üyesi olduğu sendika aracılığı ile de ulaştırabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen görüşü bu yöndedir (Yargıtay HGK 17.6.2009 gün ve 2009/9‑232E, 2009/278K.). İşveren işe iade için başvuran işçiyi (1) ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az dört, en fazla sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları işçiye ödemek zorundadır.İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir İşe iade yönündeki başvurunun on iş günü içinde işverene bildirmesi gerekmekle birlikte, tebligatın postada gecikmesinden işçinin sorumlu olması düşünülemez. İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini (1) ay içinde işçiye bildirmesi gerekir. Tebligat sorunları sebebiyle bildirimin süresi içinde yapılamaması halinde, bundan işveren sorumlu tutulamaz. İşverence yasal süre içinde gönderilmiş olsa dahi, işçinin bir aylık işe başlatma süresi aşıldıktan sonra eline geçen bildirim üzerine makul bir süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla iki günlük süre olarak değerlendirilebilir. İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 sayılı Yasanın 56 ncı maddesinin son fıkrasındaki izinler için öngörülen en çok dört güne kadar yol süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla dört gün içinde işe başlaması beklenmelidir. İşverenin işe davete dair beyanının da ciddî olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez. İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır. Somut olayda davacı satın alma sorumlusu olarak çalışırken ekonomik gerekçelerle iş akdi feshedilmiştir. Kesinleşen işe iade kararı sonrası İşverenin işe daveti üzerine işe başlamış ancak daha önce çalıştığı satınalma pozisyonunun Holding merkezden yürütülüyor olması nedeni ile "işletme depo düzenleme" görevinde çalıştırılmak üzere işe başlatılmış olduğu fesihte ödenmiş olan kıdem ve ihbar tazminatından 4 aylık boşta geçen süre ücreti düşülerek kalan 22.982.38 TL tutarın 7 gün içerisinde şirkete iadesinin talep edildiğine dair 03.11.2014 tarihli tutanak tutulmuştur. 04.11.2014 tarihli tutanakta ise "işletme depo sayımı" görevine işe başlatılma tebliğinde bulunulduğu belirtilmiştir. Davacı 07.11.2014 tarihinde eski görevine iadesinin sağlanmadığını, eski görev ve sorumluluğu kapsamında işin de verilmediğini, 3 gün içerisinde eski görev ve yetkilerinin tarafına verilmesini aksi halde işe başlatılmadığının kabul edileceğini bildirmiştir. İşveren tarafça verilen görev yerine gitmeyerek verilen görevi yapmamakta ısrar ettiği gerekçesiyle davacının iş akdi 12.11.2014 tarihinde 25/II -h maddesine göre feshedilmiştir. Türk Medeni Kanununun 2. maddesi uyarınca “herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen madde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanılmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Kural olarak işçi, feshin geçersizliği ve işe iade kararı sonrası işe başlatılmak için başvurduğunda işveren tarafından geçersizliği tespit edilen fesih tarihinde çalıştığı işyerinde ve önceki görevi ile ilgili işte işe başlatılmalıdır. Kural bu olmakla birlikte, karardan sonra işe başlamak için işverene başvuran işçinin önceki işe veya işyerine işe iade olanağı kalmadığı için, işveren öncelikle iş şartlarında esaslı değişiklik olanağı yaratmadan iş teklifi yapmalı, bu olanak yoksa o zaman 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca değişiklik teklifinde bulunmalıdır. İşçinin işverenin yeni iş teklifini kabul etmemesi durumunda, eğer iş şartlarında esaslı değişiklik yoksa işçinin kural olarak başvurmadığı ve geçersiz sayılan feshin geçerli hale geldiği kabul edilmelidir. İşverenin yeni iş teklifi iş şartlarında esaslı değişiklik yaratıyor ise, bu durumda işveren 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca hareket etmelidir. İşverence davacıya depo sorumlusu veya depo yetkilisi gibi bir pozisyon verilmemiştir. "İşletme depo düzenleme" ve "işletme depo sayımı" görevinin verildiği işveren tutanaklarında belirtilmiştir. Somut olayda davalının davacıyı gerçekten işe başlatma iradesinin olmadığı dosya içindeki bilgi ve belgeler ile tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacının önceki pozisyonu fiilen gerçekte iptal edilmişse o göreve eşdeğer pozisyonda çalıştırılmalıdır. Dosya içeriğine göre davacının eylemli olarak işe başlatılmasından söz edilemeyeceğinden işe iade konusunda İş Kanununun 21 . maddesinin sonuçlarından kurtulmak için görünürde başlatma vardır. Bu nedenle davacının işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretini hak ettiğinin kabul edilmesi gerekirken davanın reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.