Mahkemesi : Adana 5. İş MahkemesiTarihi : 25/09/2014Numarası : 2014/210-2014/674 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı, davalı işyerinde geçen çalışmalarından kaynaklanan sözleşmenin feshinde izin ücret alacağının tahsili açtığı dava sonucunda 8.102,54 TL yıllık izin ücreti bulunduğunun tespit edildiğini taleple bağlı kalınarak 3.000,00 TL nin kabulü ile fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunu ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onandığını ve saklı tutmuş olduğu 5.102,54 TL yıllık izin alacağının tahsili için icra takibi başlattığını ancak davalının takibe kötü niyetle itirazda bulunarak takibi durduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, zamanaşımı savunmasında bulunmuş, açılan davayı kabul etmediğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile itirazın iptaline ve takibin devamına ve asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücret talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. Yıllık izin ücreti iş sözleşmesinin feshi ile muaccel olup dönemsel bir nitelik taşımadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulaması yönünden 10 yıllık genel zamanaşımına tabidir. Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde yıllık izin açısından 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmştür. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda ise zamanaşımı süresi 10 yıl olmuştur. Yalnızca 01.07.2012 tarihinden sonra gerçekleşen fesihlerde yıllık izin alacağı yönünden 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Somut olayda davacı tarafın iş akdi 16.06.2008 tarihinde son bulmuştur. Davalı tarafça icra takibine karşı süresi içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı savunmasında bulunulmuştur. Davacının iş akdi 6098 Sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce feshedildiğinden yıllık izin açısından 5 yıllık zamanaşımı süresi 16.06.2013 tarihinde dolmuş, icra takibi ise 16.01.2014 tarihinde yapılmıştır. Bu durumda davacının talebi zamanaşımına uğradığından davanın reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 02.07.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.