Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1356 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17675 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Adana 4. İş MahkemesiTarihi : 04/04/2013Numarası : 2011/791-2013/163 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, çalıştığı mağazaya görevlendirilen yeni müdür tarafından sözle ve gözle taciz edildiğini, rahatsızlığını işveren yetkililerine bildirmesine rağmen işverence gereği yerine getirilmediğinden iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil ve ücret alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, iddia edilen konularla ilgili davacının yazılı bir şikayeti olmadığını, mağaza personeli tarafından yapılan sözlü başvurular neticesinde gerekli inceleme yapıldığını, mağaza müdürü M.. S..'la yapılan görüşmede bayan personele herhangi bir kötü davranışının olmadığını beyan ettiğini, mağazada çalışan tek erkek personel tarafından asılsız beyanlar sebebi ile bayan personelle yüzleştirildi??inde beyanların uydurma olduğunu kabul ettiğini ve bu sebeple bu kişinin istifa ettiğini, nadiren yapılan fazla mesailerinin ve genel tatil çalışma ücretlerinin ödendiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı şirkette mağaza müdürü olarak çalışan personelin davacı ile diğer bayan çalışanları sözlü olarak taciz ettiği, ayrıca mağazaya gelen bayan müşterilerin ardından kötü ifadelerde bulunduğu, bu durumun davacı ve mağazada çalışan iki bayan personel tarafından mağazanın bölge müdürüne sözlü olarak bildirildiği, ancak suçlanan şube müdürü ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı, adı geçen mağaza müdürünün başka bir şubede görevlendirildiği, daha önce çalıştığı şubede de adı geçenin benzer davranışlarda bulunduğunun beyan edildiği, başka şubede görevlendirilse de aynı şubede çalışma ihtimallerinin her zaman bulunması nedeniyle iş akdinin davacı işçi tarafından feshedildiği, davacının bu tip davranışları yapan birisi ile çalışmak istememesinin doğal olduğu, işverenin hem çalışanlar hem müşteriler hakkında beyanlarda geçen sözleri söyleyen ve davranışlarda bulunan çalışanı hakkında gereken ciddiyeti göstererek olayı ortaya çıkartacak soruşturma açmadığı, sözlü uyarılarla olayı kapatmayı tercih ettiği anlaşıldığından akdin davacı tarafça haklı nedenle sonlandırıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir. İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir. Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararları da bu yöndedir. Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir. Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir. Somut olayda; davacıya bazı aylarda prim ödemesi yapıldığı anlaşılmakta olup prim ödemesi olmayan aylar için tanık beyanlarına göre davacının fazla mesai ücreti alacakları hesaplanmalı, davacıya prim ödemesi yapılan aylar için yapılan prim ödemelerinin davacının o ay için tanık beyanlarına göre belirlenen fazla mesai alacağını karşılayıp karşılamadığı belirlenmeli, karşılanmayan kısım var ise hüküm altına alınmalıdır. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 30.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.