Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13477 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19937 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :İş MahkemesiTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı, davalı işverene ait işyerinde 20/03/2013 - 25/12/2014 tarihleri arasında yüzme antrenörü olarak çalıştığını, birikmiş alacaklarını talep etmesi üzerine iş akdinin feshedildiğini ileri sürerek maaş alacağının, fazla çalışma ücretlerinin, asgari geçim indirimi ücretlerinin, ulusal bayram genel tatil ücretlerinin, yıllık izin ücretinin, kıdem tazminatının ve ihbar tazminatının ayrı ayrı toplam tutarlarının ve bu tutarlara temerrüt tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizinin işletilmesi gerektiğinin tespitini istemiştir.Davalı, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece tespit davası açmak için hukuki yararın dışında davanın konusunun hukuki ilişki olması gerektiğini, tespit davası açan davacının bunların dışında kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderebileceğini ispat etmesi gerektiğini, davacı temerrüt ve zamanaşımı yönünden tehlike olduğunu belirtmiş ise de davanın belirsiz alacak ya da eda davası açılmak sureti ile bu tehlikenin bertaraf edilmesi mümkün olduğunu, aksi takdirde önce tespit davası sonra eda davası sonrasında icra yolu ile takip işlemleri nedeni ile taraflar arasında bir ilişkiden dolayı birden çok davanın ve avukatlık ücretinin doğacağının açık olduğu, usul ekonomisi yönünden herhangi bir şekilde açılacak belirsiz alacak ya da tam eda davasıyla bu hususun giderilmesi mümkün olacağından adaletin bir an önce yerine gelmesi esas olduğundan davacı tarafça herhangi bir eda davası ile elde edebilecek sonucun ve herhangi bir eda davasında ileri sürülebilecek iddiaların tespit davası şeklinde ileri sürüldüğü, bu taleplerin kısmi yada tam eda davası ile elde edilebileceği bu durumda davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının tespit davası açıp açamayacağı noktasında toplanmaktadır.Somut olayda, davacı iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle kıdem, ihbar tazminatı ve bazı işçilik alacaklarının varlığının ve bu alacaklara uygulanacak faiz oranının tespitini istemiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 106. maddesinde “(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. (3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” düzenlemesi bulunmaktadır.6100 sayılı Kanunun kısmi davayı düzenleyen 109. maddesi ve belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi ile anılan 106. madde birlikte incelendiğinde davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu, hakkın tespiti açısından tespit davası açabileceği anlaşıldığından davanın esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.