T.C.YARGITAY7. Hukuk DairesiMahkemesi :İş MahkemesiDavalılar : 1- ... vekili Av. ...2- ... vekili Av. ...İhbar Olunanlar : 1- ... 2- ...3- ...YARGITAY İLAMITaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı Bakanlık vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Bakanlığın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2- Davacı, işveren tarafından iş akdinin haksız nedenle feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, gece mesaisi, sosyal yardım alacağı ve yıllık izin ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı bakanlık, asıl işveren olmadıklarından davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesini istemiş, davalı şirket cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece sosyal yardım alacağı ve gece zammı taleplerinin reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında, davacının fazla çalışma ücret alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def'i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def'i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz. Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay....).Gerek İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, Borçlar Kanununun 125 inci maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ıncı maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir. Yıllık izin ücreti iş sözleşmesinin feshi ile muaccel olup dönemsel bir nitelik taşımadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulaması yönünden 10 yıllık genel zamanaşımına tabidir. Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde yıllık izin açısından 5 yıllık zamanaşımı süresi vardır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda ise zamanaşımı süresi 10 yıl olmuştur. Bu durumda zamanaşımı süresi 5 yıl dolmadan 6098 Sayılı Kanun yürürlüğe girdiyse zamanaşımı konusunda yine 818 Sayılı Borçlar Kanunu döneminde doğan alacak olduğundan 5 yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Alacak Türk Borçlar Kanunu öncesi muaccel olduğundan zamanaşımı 10 yıla çıkmayacaktır. Yalnızca 01.07.2012 tarihinden sonra gerçekleşen fesihlerde 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. Somut olayda, yukarıda açıklanan bilgiler doğrultusunda davacının kıdem ve ihbar tazminatı yönünden fesih tarihinden itibaren 10 yıl , yıllık izin ücreti için ise 5 yıllık zamanaşımı süresi bulunduğundan ve davacının iş akdi 31.03.2011 tarihinde feshedildiğinden bu alacakların zamanaşımına uğramadığı sabit ise de davacının dava dilekçesinde 150,00 TL fazla mesai ücreti istediği, bilirkişi raporu doğrultusunda fazla çalışma ücreti talebini 01.12.2014 tarihinde 19.675 TL daha arttırarak 19.825 TL olarak ıslah ettiği ve davasını kısmi dava olarak açmış olduğu görüldüğünden davalı tarafça ıslaha karşı süresinde ve usulüne uygun yapılan zamanaşımı savunması doğrultusunda ıslah tarihinden geriye 5 yıl gidildiğinde 01.12.2009 tarihinden önceki döneme ait zamanaşımına uğrayan fazla çalışma alacağı olduğu gözetilerek ek rapor aldırılarak karar verilmesi gerekirken mahkemece davanın belirsiz alacak davası olduğu bu nedenle ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığı şeklinde hatalı gerekçe ile aksi şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.3-Davacı davasını kısmi dava olarak açmış olup mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilip kıdem tazminatı dışındaki alacakların ıslahla artırılan kısmına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 14/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.