Mahkemesi :İş MahkemesiTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı vekili, davalı işyerinde muhabir, program yapıcısı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız şekilde son verildiğini iddia ederek kıdem, ihbar tazminatı ve fazla çalışma, ücret, yıllık izin ücreti alacaklarının ve manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili davanın reddini istemiştir.Mahkemece istek kısmen hüküm altına alınmış, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin ilamı ile özetle, davacının Basın İş Kanununa tabi olduğu dikkate alınmadan karar verilmesi nedeniyle bozulmuştur.Mahkeme bozma kararına uymuş, bozma doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alarak davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.Mahkemece, kısmi bozma kararına uyulması halinde kısmi bozma kararı gereğince inceleme yapılır ve yeni bir hüküm verilir. Mahkemenin kısmi bozma kararı gereğince verdiği yeni hüküm temyiz edilirse, Yargıtay'ca yalnız kısmi bozma kararının kapsamına giren bölüm hakkında temyiz incelemesi yapılır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22/02/2012 gün ve 2012/13-747-84, 10/10/2012 gün ve 2012/9-851-705 sayılı kararlarında belirtildiği gibi, Yargıtay'ca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukuki geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı HMK. 297. maddesine uygun olmalıdır.Mahkemece yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde işlem yapılması gerekirken, “..davalının ücret alacağı talebi hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına,..” şeklinde hüküm kurulması hatalıdır.Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesi uyarınca, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir. Davacı davalı şirket ortaklarından Osman Delihasan tarafından kendisine hakaret edildiğini iddia ederek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece manevi tazminat talebi yönünden görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğundan görevsizlik kararı verilmiştir. Ancak davacıya hakaret ettiği iddia edilen kişinin davalı şirketin ortaklarından olduğu, davalı şirkette yönetim hakkına, emir ve talimat verme yetkisine haiz olduğu açıktır. Somut olayda davacıya yapıldığı ileri sürülen hakaretin görevi nedeniyle yapıldığı, şahsi nitelikte olmadığı uyuşmazlığın iş sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından mahkemece manevi tazminat isteği hakkında da bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.O halde davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.