Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12994 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 360 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalılar ... ve ... vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, iş sözleşmesinin hizmet alım sözleşmesindeki boy kriterini yerine getiremediği gerekçesiyle haklı neden olmadan işverence fesih edildiğini ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.Davalı ... , davacının ...’te başka işyeri olmaması nedeniyle ...’ya işe başlaması için davet edildiğini, davacının bunu kabul etmeyerek samimi olmadığını gösterdiğini tüm hak ve alacaklarının bordrolar ile tahakkuk ettirilip banka kanalı ile ödendiğini; davalı DHMİ ise davacının kendi elemanları olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalıların iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı ve kıdem tazminatına uygulanacak faizin başlangıç tarihi noktalarında toplanmaktadır.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. Somut olayda, davacı fazla çalışma yaptığını ileri sürmüş, ifadesine başvurulan davacı tanıkları kadın güvenlik görevlilerinin haftada 6 gün, günde 8 saat çalıştıklarını belirtmişlerdir. Bu durumda davacının ara dinlenmesi yaparak günde 7.5 saat çalıştığı, dolayısıyla fazla çalışma yapmadığının kabulü gerekirken, ara dinlemesi yapmadan çalıştığı kabul edilerek yazılı şekilde fazla çalışma ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.3-İşçinin işe başlatılmaması fesih niteliğinde olmakla, işverence gerçekleşen bu feshe bağlı olarak ihbar tazminatı ile süre yönünden şartları mevcutsa kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödenmelidir. Hesaplamalar işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihindeki ücret ve kıdem tazminatı tavanı gözetilerek yapılmalıdır. İşçiye geçersiz sayılan fesih sırasında kıdem ve ihbar tazminatı ile izin ücreti ödenmişse, dört aylık boşta geçen süre ilavesiyle son ücrete göre yeniden hesaplama yapılmalı ve daha önce ödenenler mahsup edilerek sonuca gidilmelidir. Kıdem tazminatı için faiz başlangıcı, işçinin işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihi olmalıdır. Geçersiz sayılan fesih tarihinden faiz yürütülmesi doğru olmaz. İhbar tazminatı ve izin ücreti bakımından ise, işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesihten sonra işverenin temerrüde düşürülmüş olması halinde bu temerrüt tarihi, aksi halde dava ve varsa ıslah tarihlerinden itibaren faiz yürütülmelidir. Somut olayda davacının işe iade davasında verilen kararın onanması üzerine davalıya işe başlamak için başvurduğu, bu talep yazısının davalıya 06.01.2014 günü tebliğ edildiği, davalının yasal bir aylık süre içinde davacıyı işe başlatmadığı, dolayısıyla işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihinin 06.02.2014 günü olduğu anlaşıldığından kıdem tazminatına uygulanacak faizin 06.02.2014 tarihinden itibaren başlaması gerekirken geçersiz sayılan fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalıdır.O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılar ... ve ...'ne iadesine 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.