Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12728 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7708 - Esas Yıl 2014





Dava: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Akedaş Elektrik Dağıtım A.Ş. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Karar: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerinde, elektrik teknisyeni olarak çalışırken iş akdinin işveren tarafından ihale süresini bittiği gerekçesiyle haksız olarak sonlandırıldığından bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalılar, iş akdinin belirli süreli olması nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı alacağının doğmadığını, fazla çalışma yapılmadığını ve diğer tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davalılar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin 24 ay süreli olduğu, davalı Bircanlar Gıda Temizlik Elektrik İnşaat Tekstil Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile davacı arasındaki iş sözleşmesinin de davalılar arasındaki hizmet alım sözleşme tarihlerini kapsar şekilde 24 ay süreli olduğu ve 2010/10 ve 2010/11 aylarda 13 kod numarası ile eksik gün bildirimi yapıldığı, davacının fesih tarihinden sonra bir başka işyerinde çalıştığı, iş akdinin feshine ilişkin kod numarasının 5 (belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi) olduğu ve zincirleme şekilde iş sözleşmesi yapılmadığı ve iş sözleşmesinin belirli süreli yapılmamasını gerektirir objektif bir neden bulunmadığı ve tüm dava dosyası kapsamı dikkate alınmak sureti ile davacının iş akdinin belirli süreli olduğu ve bu nedenle kıdem tazminatı ile ihbar tazminatına yönelik taleplerin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine, diğer alacaklar yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin belirli süreli iş sözleşmesinin unsurlarını taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır. Belirli süreli iş sözleşmesinden söz edilebilmesi için sözleşmenin açık veya örtülü olarak süreye bağlanması ve bunun için objektif nedenlerin varlığı gerekir. Borçlar Kanununun 338 inci maddesinde, kuralı mevcuttur. Anılan hükme göre tarafların belirli süreli iş sözleşmesi yapma konusunda iradelerinin birleşmesi yeterli görüldüğü halde, 1475 sayılı Yasa uygulamasında, Yargıtay kararları doğrultusunda belirli süreli iş sözleşmelerine sınırlama getirilmiş ve sürekli yenilenen sözleşmeler bakımından ikiden fazla yenilenme halinde, sözleşmenin belirsiz süreli hale dönüşeceği kabul edilmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 430 uncu maddesinde, esaslı nedenlerin varlığı yenilemeler için öngörülmüş ve on yıldan uzun süreli belirli süreli iş sözleşmesi yapılamayacağı kabul edilmiştir. İş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle belirli - belirsiz süreli iş sözleşmesi ayrımının önemi daha da artmıştır. 4857 sayılı İş Kanununun 11 inci maddesinde İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar> şeklinde düzenleme ile bu konudaki esaslar belirlenmiştir. Borçlar Kanunundaki düzenlemenin aksine iş ilişkisinin süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı vurgulanarak ana kural ortaya konulmuştur. Öte yandan değinilen 11 inci madde, 18 Mart 1999 tarihli 1999/70 EC Konsey Yönergesi ile birlikte ele alınmalıdır. Çerçeve sözleşmesinin 4 üncü maddesinde ayrım gözetmeme ilkesi vurgulanmıştır. Buna göre iş koşulları açısından, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilere yapılacak farklı muamele esaslı nedenlere dayandırılmadığı sürece, yalnızca belirli süreli iş sözleşmesi ve iş ilişkisi ile çalışmasından dolayı, emsal kadrolu işçilerden daha dezavantajlı davranılmayacaktır. Sözleşmenin 5 inci maddesinde ise kötü niyete karşı önlem konusu ele alınmıştır. Birbirini takip eden belirli süreli iş sözleşmeleri veya istihdam ilişkisinden kaynaklananistismarların önlenmesini amaçlayan yasal düzenlemelerin bulunmaması halinde; üye devletlerin, sosyal taraflara danıştıktan sonra uluslararası yasalar, toplu sözleşmeler veya uygulamaya göre belli başlı bazı sektörlerin ihtiyaçlarını da dikkate alarak, aşağıdaki tedbirlerden bazılarını alma zorunluluğu vardır. 1.(a) Bu türden akit veya istihdam ilişkilerinin yenilenmesini haklı kılacak nesnel gerekçeler tespit edilmesi, 1.(b) Yinelenen belirli süreli iş sözleşmeleri veya istihdam ilişkilerinin azamî toplam süresini belirlenmesi, 1.(c) Bu türden sözleşme veya istihdam ilişkisin kaç kez yenilenebileceğinin saptanması. 1.2. Sosyal taraflara danıştıktan sonra, üye devletler elverişli olan durumlarda belirli süreli iş sözleşmesi veya istihdam ilişkisinin, 1.(a) Yenilenmiş sayılacağına, 2.(b) Belirsiz süreli iş sözleşmesi veya istihdam ilişkisi sayılacağına dair koşullar belirleyeceklerdir. Gerek 158 sayılı İLO Sözleşmesi gerekse 1699/70 sayılı Konsey Direktifi, bir taraftan esnek çalışmayı özendirirken diğer taraftan güvenliğe önem vererek bir denge amaçlamıştır. Başka bir anlatımla esnek çalışma modellerinin kötüye kullanılmaması gerektiğini özenle vurgulamıştır.Sözü edilen normatif dayanaklar uyarınca, işçinin niteliğine göre sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Buna karşın, yapılan işin niteliği belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilmesi için önem arzetmektedir. Belirli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak yapılabilecektir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 430 uncu maddesinde ilk defa yapılacak olan sözleşmelerde objektif neden öngörülmemiş oluşu, önceki özel kanun olan İş Kanununun 11 inci maddesindeki objektif nedenlerin varlığını ortadan kaldırmaz.4857 sayılı İş Kanununun 11 inci maddesinde, esaslı bir neden olmadıkça belirli süreli iş sözleşmelerinin birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamayacağı kuralı ile bir ölçüde koruma sağlanmak istenilmiştir. Belirli süreli iş sözleşmesinin yapılması ve yenilenmesi, işçinin iş güvencesi dışında kalması sonucunu doğurmamalıdır. Belirli süreli iş sözleşmelerinde, 4857 sayılı Yasanın 15 inci maddesinde değinilen sürenin aşılmaması koşuluyla deneme süresi konulabilir.Somut olayda, davacının çalıştığı iş, objektif nedenler göz önünde tutulduğunda, belirli süreli yapılması gereken işlerden değildir. İş, süreklilik arz etmekte ve yapılan ihaleler ile, aynı işi yapan başka alt işverenler nezdinde, kesintisiz olarak devam etmektedir. Bu durumda, sırf sözleşmenin, alt işverenin ihale süresi ile sınırlı süreli olarak yapılması, buişi belirli süreli hale getirmez. Mahkemenin kabulünün aksine, iş akdinin belirli süreli yapılmasını gerektirecek objektif nedenler bulunmadığından sözleşme, belirsiz sürelidir ve davacı da kıdem ve ihbar tazminatını talep etme hakkına sahiptir. Dinlenen davacı tanıklarının ortak beyanlarından, davacının iş akdinin hiçbir haklı neden olmadan, sadece ihale süresinin dolmuş olması nedeniyle sona erdirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olup, bozma nedenidir.3-Davacının kıdeminin hesabında, davalının ve tanıkların kesintili çalışmaya dair bir beyanlarının olmadığı da dikkate alınarak, takvim hesabına göre (24 ay üzerinden) belirlenmesi ve SGK eksik bildirim sürelerinin dikkate alınmaması gereklidir.4-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Somut olayda davacı, dava dilekçesinde fazla mesai ücreti talebinde bulunurken, işin yetişmediği durumlarda 3-4 veya 12 saati bulan fazla mesai yapıldığını beyan ederken; duruşmada dinlenilen tanıkları, diye beyanda bulunmuşlardır. Bilirkişi, hesaplama yaparken, tanıklar işyerinde 3 vardiya halinde çalışıldığı, yaz aylarında haftada 8 saat, kış aylarında haftada 30 saat fazla mesai yapıldığı, fazla mesai ücreti ödenmediği yönünde beyanda bulunmuşlardır. Mesainin ne şekilde yapıldığı tanık beyanları ile tam olarak anlaşılamamakta ise de davacının 2 yılda fazla mesai yapılan günlerin toplam 30 günü aştığı yönündeki beyanı dikkate alındığında yılda 30/2=15 kez 4er saatten 15 X 4 = 60 saat fazla mesai yapıldığı kabul edilerek hesaplama yaptığını bildirmiştir. Kural olarak, işyerinde 3 vardiya olması durumunda, fazla mesai yapılamayacağı kabul edilmektedir. Ayrıca, davacı tanıkları, fazla mesai saatlerini, hesaplamaya yetecek netlikte ifade edememişlerdir. Bu beyanlara itibarla, tamamen afaki kabullerle, tüm fazla mesai hesabı kurallarına aykırı bir yöntemle hesaplama yapılması da, bu bilirkişi raporunun hükme esas alınması da, kabul edilemez. Bu nedenle davacının fazla mesai alacağının ispat edilemediğinden reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsiz olmuştur.O halde davacı ve davalı Akedaş Elektrik Dağıtım A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde, davacı ve davalı Akedaş Elektrik Dağıtım A.Ş.'ne iadesine, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.