Mahkemesi :İş MahkemesiTaraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 03.05.2016 Salı günü belirlenen saatte davalı ... vekili Av.... ile karşı taraftan davacı ... vekili Av.... geldi. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü:1- Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2- Davacı vekili, müvekkilinin davalı Birliğe bağlı ... olarak çalışmakta iken davalı işverenin 17.12.2004 gün ve 3/2152 sayılı yazısında ileri sürülen yeniden yapılandırma gerekçesiyle iş akdinin feshedildiğini, bunun üzerine müvekkilinin emekli olduğunu, bilahare yürütülen bir soruşturma gerekçe gösterilerek kıdem ve ihbar tazminatı ile birikmiş izin ücretlerinin soruşturma tamamlanıncaya kadar bloke edildiğini, nihayetinde davalı Birliğin İzmir 21.Noteri iği'nin 20.06.2005 tarih ve 23342 sayılı ihtarnamesi ile alacaklarının ödenmemesine karar verildiğinin müvekkiline tebliğ edildiğini, davalı Birliğin müvekkili aleyhine tesis etmiş bulunduğu dava konusu 15.06.2005 tarihli 11 ve 66 sayılı kararlarının geçersiz sayılarak iptal edilmesine ve davacının türlü tazminat haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili, 28.09.2006 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tümden ıslah ederek davasını alacak davasına dönüştürmüş, 1.000,00 TL kıdem tazminatı, 1000,00 ihbar tazminatı ve 1.000,00 TL yıllık izin alacağının tahsilini istemiştir. Davacı vekili daha sonra yıllık izin alacağı talebinden feragat etmiştir.Davalı vekili, gerek ilk gerekse ıslah edilmiş davaya karşı cevabında, davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, dava konusu talebin HUMKda yer alan dava çeşitlerinden hiçbirisine girmediğini, davacının iptalini talep etmiş olduğu 15.06.2005 tarihli 11 sayılı kararın Disiplin Komisyonu kararı ve 15.06.2005 tarihli ve 66 sayılı kararın ise ... kararının iptalinin dava yolu ile talep edilemeyeceğini, Birlik müfettişliği tarafından yapılan bir teftiş neticesinde Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 04.05.2005 tarihli ve 1/81 sayılı raporunun düzenlendiğini, raporda davacının sorumluluğunu gerektirebilecek hususların tespit edildiğini, anılan raporun disiplin komisyonunda görüşüldüğünü, alınan 15.06.2005 tarihli 11 sayılı disiplin komisyonu kararı ile davacının teftiş kurulu raporunda tespit edilen usulsüz işlemleri sebebiyle idari ve cezai sorumluluğunun bulunabileceği noktasından hareketle iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25 inci maddesi uyarınca bildirimsiz olarak feshedilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığını, bu nedenle davacıya kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının ödenmesi mümkün olmadığından bloke konulduğunu, suç duyurusu üzerine Asliye Ceza Mahkemesi'nde 2005/265 Esas sırasına kayden açılan kamu davası bulunduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davacının Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/253 Esas 2008/187 Karar sayılı kararı ile zimmet suçundan 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, zimmetine geçirdiği 171.829,25 TL'nın tahsiline karar verildiği, bu kararın 5. Ceza Dairesi'nin 2012/6526 Esas sayılı 11.06.2012 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiği, kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek iş sözleşmesinin feshine karar verilmesine rağmen, kesinleşen ceza kararı ile ödemekle yükümlü olduğu miktardan takas ve mahsubu halinde hüküm altına alınması gereken alacağı kalmadığı gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin bu nedenle; yıllık izin alacağının ise feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir. Mahkemenin sözü edilen kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 08.04.2015 tarih ve 2015/9080 Esas 2015/6607 Karar sayılı kararı ile özetle, "... Davacının iş akdi emeklilik nedeniyle feshedilmiş olup işverenin davacı işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi hususu davacı ve davalının kabulündedir ve ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki ihtilaf konusu davalının takas ve mahsup taleplerinin değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Dava dilekçesi davalıya 15.08.2005’te tebliğ edilmiş, davalı süresinde sunduğu cevap dilekçesinde takas ve mahsup definde bulunmamış, 05.05.2014 havale tarihli dilekçesiyle takas ve mahsup definde bulunmuştur. 05.05.2014 tarihli duruşmada davalı vekili takas mahsup talebini tekrarlamış ancak davacı vekili süresinde ileri sürülmeyen bu defiyi kabul etmediklerini bildirmiştir. Davalının takas ve mahsup talebinin süresinde olmadığı ve davacı tarafça da itiraz edildiği hususları gözetildiğinde yerinde olmayan takas ve mahsup talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurularak kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu" gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkeme bozma kararına uymuş, bozma öncesi hazırlanan bilirkişi raporunda hesap edilen kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını hüküm altına almış, yıllık izin talebinin ise reddine karar vermiştir.1086 sayılı HUMK'nun 83 üncü maddesine göre, “İki taraftan her biri usule mütaallik olarak yaptığı muameleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir. Aynı davada her taraf ancak bir kere ıslah hakkını kullanabilir.”.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nun 176 ıncı maddesinde ise, “ (1) Taraflardan herbiri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. (2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” hükmü bulunmaktadır.Somut olaya gelince, davacı vekili davayı 14.07.2005 tarihinde 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte bulunduğu dönemde 15.06.2005 tarihli 11 ve 66 sayılı davalı işveren kararlarının geçersiz sayılarak iptal edilmesi yani işlem iptali davası olarak açmış; daha sonra 28.09.2006 tarihinde davasını tümden ıslah ederek kısmi alacak davasına dönüştürmüştür. Davacı vekili 13.02.2014 tarihinde ise bilirkişi raporundan sonra verdiği ikinci ıslah dilekçesinde kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının miktarını arttırmış, mahkemece arttırılan miktarlar üzerinden alacaklar hüküm altına alınmış ise de, davacı vekili davada bir kez yapılması mümkün olan ıslahı yaparak davasını işlem iptali davasından alacak davasına dönüştürmüştür. Bu aşamadan sonra, davanın, dava ve tam ıslah tarihinde yürürlükte bulunmayan 6100 sayılı HMK'nun 107 inci maddesine göre belirsiz alacak davası olarak; ikinci ıslahın davacı vekilinin iddiasının aksine “tamamlama” olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından, kısmi dava ile istenen ilk miktarlar üzerinden karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde usulsüz olarak yapılan ikinci ıslaha itibar edilmesi hatalı olmuştur.O halde davalı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına takdir olunan 1.350,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 07/06/2016 gününde gününde oybirliğiyle karar verildi.