Mahkemesi : Mersin 1. İş MahkemesiTarihi : 21/01/2014Numarası : 2012/538-2014/31Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, ödenmeyen işçilik alacaklarını talep ettiği için işveren tarafça işinden ayrılmaya zorlandığını iddia ederek, kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf, davacının devamsızlığı nedeniyle iş sözleşmesini feshettiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacının devamsızlığı nedeniyle işveren tarafça haklı olarak iş sözleşmesinin feshedildiği belirtilerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai alacağının reddine, bazı işçilik alacaklarının ise kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçi tarafından mı, yoksa işveren tarafından mı feshedildiği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. 1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 Sayılı Borçlar Kanununun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir.4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır.İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33 üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır. Somut olayda; davacı işçilik alacaklarının ödenmesini talep ettiği için işveren tarafça işten ayrılmaya zorlandığını iddia etmiş, davalı taraf ise davacının devamsızlık yaptığını öne sürmüştür. Dosya içerisinde mevcut olan 15.05.2012 tarihli ihtarname ile, davacı ve diğer bazı çalışanlar, bazı işçilik alacaklarının eksik ödendiğini ve işten ayrılmaya zorlandıklarını belirtmişlerdir. Bunun dışında davacının devamsızlığı öncesinde iş sözleşmesinin feshine ilişkin herhangi bir yazılı belge söz konusu değildir. İşveren tarafça davacı hakkında 14-15-16-17.05.2012 tarihleri için devamsızlık tutanakları tanzim edilmiş ve 17.05.2012 tarihli bildirim ile devamsızlık nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğini belirtmiştir. Davacının devamsızlığı öncesinde işveren tarafça fesih yapıldığına ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmadığına göre, feshin davacı işçi tarafından bazı işçilik alacaklarının (ücret, AGİ ve genel tatil) ödenmediği için haklı nedenle yapıldığı gözetilerek, ihbar tazminatı talebinin reddi ancak kıdem tazminatının kabulü gerekirken, yazılı şekilde kıdem tazminatının reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir. O halde davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.