Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12209 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17620 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 16.06.2015 günü belirlenen saatte temyiz eden davalı .. vekili Av... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: 1.Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2. Davacı vekili, davacının 01.07.2008-03.06.2013 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili, sözleşmesinin haksız feshedildiğini iddia etmiştir. Davalı vekili davacının 30.05.2013 tarihinde ertesi güne ait hazırlıkların tamamlanması için kendisine talimat veren işyeri yetkilisine ve başkaca bir kısım yöneticiye ağır küfür ve hakaretler ettiğini, yine bu esnada sipariş üzerine hazırlanan 8 adet pastayı da yere devirerek işyeri düzenine ve işleyişi bozduğunu, 4857 Sayılı İş Kanununun 25/II-d maddesi gereğince haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece kıdem ve ihbar tazminatı aynen “davacının kendisine verilen işleri neden yapmadığı sorulduğunda sarf ettiği “g…tümü gezdiriyorum” sözünün disiplin kurallarına aykırılık teşkil etmekle beraber 4857 Sayılı İş Kanununun 25/II-b maddesinde belirtilen anlamı ile işverenin ya da sözün muhatabı olan işçinin “şeref ve haysiyetine” açıkça yönelmediği kabul edilmelidir. Yine bu anlamda davacının işyeri yöneticisinin kendisini çağırdığını beyan eden tutanak mümzisi işçiye bir kez “s..ktir git” biçiminde sarf ettiği sözlerin de anılan Yasa hükmüne nazaran işyeri disiplin kuralları ve personel yönetmelikleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekeceği, sarf edilen sözlerin disiplin işlemini gerektirmekle beraber iş akdinin feshini gerektirecek boyuta ve yoğunluğa ulaşmadığı ve tutanak mümzisi amirin şeref ve haysiyetini açıkça zedeleyecek belirli bir itham içermediği kabul edilmelidir. Yine davacının elindeki pasta tepsisini yere fırlatarak 8 adet pastaya zarar verdiği yönünde tartışma bulunmamakla beraber verilen zararın davacının 30 günlük yevmiyesini aşacak derecede olduğu iddia edilmediği gibi fesih gerekçesi 4857 Sayılı İş Kanununun 25/II-ı bendine de dayandırılmamıştır. Bu noktada her iki taraf tanıkları ittifakla davacının geçmişte benzer davranışlar sergilediğine tanık olmadıklarını, davacının genel olarak sakin ve uyumlu bir çalışan olduğunu beyan etmiştir. Dolayısı ile davacının devamlılık arz etmeyen ve somut tartışma esnasında da şeref ve haysiyeti hedef alacak ölçüde bir yoğunluğa ulaşmayan sözlerinin işyeri disiplin prosedürünün işletilmesini gerektirmekle beraber 4857 Sayılı İş Kanununun 25/II maddesinin gerek “b” gerekse “d” bentleri anlamında iş akdinin haklı nedenle ve bildirimsiz olarak feshi için yeterli ölçüye ulaşmadığı bu suretle davacının iş akdinin haklı bir neden olmaksızın işveren tarafından feshedildiği ve ihbar ve kıdem tazminatına hak kazandığı” gerekçeleriyle kabul edilmiştir. Davacının kendisine verilen işlerin akıbetini soran amirine “götümü gezdiriyorum” ve bir kez de “s..ktir git” biçiminde açıkça küfür ettiği, sataşma niteliğindeki bu beyanların yoğunluğunun olmayacağı, her birinin haklı feshe sebep olacağı sabit olmakla kıdem ve ihbar tazminatının reddi yerine kabulü hatalıdır. 3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda, davalı 01.01.2012 öncesi tahakkuklarla davacıya fazla çalışmalarının Garanti Bankası hesabına 5909,71 TL olarak ödendiğini iddia etmiştir. Örneğin Temmuz 2011 bordrosunda 1920,18 TL fazla çalışma dahil tahakkuk vardır. Bu tahakkuk bankaya aynı şekilde yatırılmıştır. Kural olarak fazla çalışmanın bordro ile tahakkuk ettirildiği ayların hesaplama dışı bırakılması gerekir. İşçi eğer bordroda tahakkuk eden sürenin üzerinde çalışmışsa bordronun gerçeği yansıtmadığını ihtirazi kayıt koyarak tanıkla ispat edebileceği gibi ihtirazi kayıt koymadan yazılı belge ile de ispat yoluna gidebilir. Mahkemece ödeme yapılan ayların bordroda davacı imzası bulunmadığı gerekçesiyle dışlama yoluna gitmemesi hatalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 16/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.