Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 122 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 4400 - Esas Yıl 2006





Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:1-Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre kadastro davaları, lehine tespit ya da kadastro komisyonunca adlarına tescile karar verilen gerçek veya tüzel kişiler arasında görülür. Açık bir anlatımla, kadastro davaları hakları çatışanlar arasında görülür.Dava dilekçesi içeriğine göre, dava konusu 111 ada 1, 9 ve 104 ada 27 parsel sayılı taşınmazların tespit malikleri ile dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen gerçek ve tüzel kişiliklerin kimlikleri dikkate alındığında az yukarıda sözü edilen taşınmazlar hakkında davanın açıldığı günde gerçek hasma yöneltilen bir dava bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece sözü edilen taşınmazlara yöneltilen. davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken hükmün gerekçesinde de bu olgu da vurgulandığı halde hüküm yerinde taraflar hakkında kesin hüküm oluşacak biçimde davanın reddine karar verilmesi isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde ise de yanılgının düzeltilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinin 1. satırındaki davanın sözcüğünden sonra "husumet yönünden" sözcüklerinin hüküm yerine yazılmasına 111 ada 1 ve 9, 104 ada 27 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili hükmün az yukarıda düzeltilen biçimiyle (ONANMASINA),2-Dava dilekçesi içeriğine göre, davacı taraf kadastro mahkemesine dava açmıştır. Tapu Sicil Müdürlüğü'nden gelen yanıta göre ada ve parsel sayısı belirtilmediğinden davaya konu yapılan taşınmazın tutanağının gönderilemeyeceği duraksamasız belirtilmiştir. Kural olarak mahkeme dava ekonomisi ile bağlı olduğu gibi kadastro davalarında zaman yönünden görevin de büyük önemi vardır. Açık bir anlatımla, bir taşınmazın kadastro tespit tutanağı düzenlenmedikçe o taşınmaz hakkında kadastro mahkemesine dava açılamaz.Taşınmazın tutanağı düzenlenmediği halde o taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro faaliyetlerinin başlamış olması davanın kadastro mahkemesinde görülmesini de gerektirmez. Sözü edilen bu kural, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 5. maddesi hükmüne göre yapılan tespitler için de geçerlidir. Gerçekten öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre tespit gününden önce mahkemeye açılan bir taşınmaz hakkında da tutanağı düzenlenmedikçe veya tutanağının düzenlenip düzenlenmediği kesin olarak belirlenmeden sözü edilen davanın kadastro mahkemesine aktarılmasına yasal olanak yoktur. Mahkemece davacı tarafın davaya konu yaptığı taşınmazın tutanağı bulunmadığından söz edilerek görevsizlik kararı verilmiş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.Davacı taraf 30.01.2006 havale günlü dilekçesinde aynen K... Köyü içerisinde pınarın bulunduğu kesimdeki ve üzerinde meyve ağaçları bulunan ve muhdesat niteliğinde üzerinde evinin de bulunduğu taşınmazı dava ettiğini açıklamıştır. Mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için yapılacak iş; yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tarafların göstereceği tanıklar hazır oiduğu halde davacının davasına konu yaptığı taşınmaz başında keşif yapılmalı, davacının davaya konu yaptığı bu taşınmaz kendisine açıkta gösterttirilmeli, geniş kapsamlı kadastro paftası yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle arza ablike ettirilmeli, sözü edilen taşınmazın kadastro sırasında hangi ada ve parsel sayısı altında tespit edildiği belirlenmeli, tutanak düzenlenmiş ve açılan bu davanın askı ilan süresi içerisinde açıldığı saptandığı takdirde davanın görevli kadastro mahkemesinde çözümleneceği öncelikle düşünülmeli, tutanağı düzenlenen taşınmazın tespit malikleri saptanmalı, dava dilekçesi ile karşılaştırılmalı, gerçek hasma yöneltilen bir dava bulunup bulunmadığı belirlenmeli, bu olgular eşliğinde husumet durumu düşünülmeli, gerçek hasma yöneltilen bir dava bulunduğu takdirde iddia ve savunma doğrultusunda taraflardan delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı, daha sonra yerel bilirkişi ve tanıklardan iddia ve savunma doğrultusunda olaylara dayalı bilgi alınmalı, sözü edilen taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmemiş ise davanın kadastro mahkemesinde görülemeyeceği resen dikkate alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu olgu gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde ilgiliye iadesine, 25.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.