Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12199 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15682 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 16.06.2015 günü belirlenen saatte temyiz eden davalı .. vekili Av... ile karşı taraftan davacı .. vekili Av... geldi. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: 1.Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2. Davacı vekili, davacının 01/08/2008 tarihinde 7.000,00-TL net ücret ile doktor olarak işe başladığını ve 31/10/2013 tarihine kadar kesintisiz olarak çalıştığını, 2012 yılı başından itibaren 7.000,00-TL ücret alacağının 1/2 lik kısmı olan 3.500,00-TL'nin bankaya kalan yarısının ise elden ödendiğini, 01/08/2008 tarihinden itibaren 2008 Ağustos-Eylül ayları ücretlerinin ödenmediğini, ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle 4857 Sayılı Kanunun 24/e Maddesi uyarınca haklı nedenle iş sözleşmesini feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı ve ücret alacakların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı elden ödeme uygulaması bulunmadığını, gerçek ücret miktarlarının bankadan ödendiğini davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda, davacı 7.000,00 TL ücret aldığını iddia etmiştir. Davacı tanıkları davacı iddiasını doğrulamışlardır. Mahkemece davacıya bankadan yapılan ödemeler ve davacı tanıklarının beyanları doğrultusunda ücreti iddia gibi 7.000,00 TL olarak kabul edilmiştir. Dosyada bulunan banka kayıtları incelendiğinde davacıya genel olarak ödemelerin 3.500,00 TL olarak yapıldığı, 7.000,00 TL ödemelerin 2 aylık maaş karşılığı yatırıldığı şeklinde kayıtlarda şerh bulunduğu, bazen 4.000,00 TL ve bazen de 5.000,00 TL ücret de ödendiği görülmüştür. Banka kayıtlarından davacının 7.000,00 TL ücret aldığı kanaati oluşmadığından, aylık ücretinin miktarı taraflar arasında tartışmalı olduğundan, Tabipler Odasından davacının ücretinin ne olabileceği araştırılıp, eksik ücret alacağı bulunup bulunmadığı ve feshin haklılığı konusunda değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına takdir olunan 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 16/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.