Mahkemesi : Artvin Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 02/10/2013Numarası : 2013/106-2013/416 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı vekili, müvekkilinin Mülga Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünde işçi olarak çalışmaya başladığını, 2001 yılında Köy Hizmetlerinin kaldırılması ile davalı kurumda kadro alarak emekli olduğu tarihe kadar aralıksız olarak çalıştığını, emekli olarak işten ayrıldığını, davacıya fasılalı olarak çalıştığı dönemlerde hak kazandığı yıllık ücretli izin hakkının kullandırılmadığını, müvekkilinin davalı kurum nezdinde çalıştığı süre zarfında TÜRK-İŞ'e bağlı Yol İş Sendikası üyesi olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalandığını,yıllık ücretli izin alacağının hesabında toplu iş sözleşmesi hükümlerinin esas alınması gerektiğini iddia ederek yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının kadroya geçmeden önceki çalışmalarının mevsimlik işçi statüsünde geçtiğinden yıllık izne hak kazanmadığını, kadroya geçtikten sonraki döneme ait yıllık izinlerini kullandığını, ücretinin ödendiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucu toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna itibarla alacak hüküm altına alınmıştır. Davacının 1987 yılında mülga Köy Hizmetleri Artvin İl Müdürlüğü'nde çalışmaya başladığı, 02/02/2001 yılına kadar fasılalı olarak, bu tarihten 14.02.2013 tarihine kadar ise fasılasız olarak çalıştığı, hizmet akdinin emeklilik nedeniyle sona erdiği, davacının Yol -İş Sendikası üyesi olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Davacının ifa ettiği görev de dikkate alındığında, çalışmaların belli bir mevsimde yoğunlaşmasının olağan olduğu, davacının söz konusu çalışmalarının kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü işyerinde geçtiği gözetildiğinde mevsim koşullarına göre belli dönemlerde daha fazla iş gücüne ihtiyaç doğmasının kaçınılmaz olduğu, 1999 yılına gelinceye kadar davacının yıllık çalışmalarının azami 284 gün olduğu, yılın kalan bölümünde işyerinde çalışması olmayan davacı işçi bakımından yıllık izin hakkının doğmadığı, yılın çalışılmayan bölümünde davacı işçinin bu hakkını kullandığının kabul edilmesi gerektiği, yasa koyucunun mevsimlik işte yıllık izin öngörmemiş olmasının temel gerekçesinin de çalışılan süre itibariyle dinlenme ihtiyacının ortaya çıkmaması olduğu, bu belirlemelere göre, mevsimlik iş sözleşmesi kapsamında çalışan davacı işçinin 1999 yılına kadar olan çalışmaları için yıllık izin hakkının doğmadığının kabul edilmesi gerektiği, bununla birlikte davacı işçi 1999 yılında 342 gün çalışmış olmakla, sözü edilen yıl bakımından çalışılan sürenin işçinin dinlenme hakkının varlığını gerektirdiği, İş Kanunun 53. maddesinde yılın ne kadar bölümünde çalışılması halinde çalışmanın mevsimlik iş sayılacağı yönünde bir düzenlemeye yer verilmediği, örneğin yılın tamamına yakın bir bölümünde çalışılması halinde, anayasal temeli olan dinlenme hakkının tanınmasının gerekeceği, davacının 1999 yılında 342 gün çalışmış olmakla çalışılmayan süre bakımından anayasal dinlenme hakkını kullanmaya imkan bulunmadığı, bu nedenle 1999 yılındaki fiili çalışma süresine göre, mevsimlik statüden vazgeçilmiş, taraflar arasında işçinin yıllık izin ücretine hak kazanacak şekilde sürekli çalışmasına dair bir sisteme geçilmiş olacağı, istikrar kazanan kararlarda da çalışmanın 11 ayın üzerine çıktığı hallerde mevsimlik iş ilişkisinin dışına çıkıldığının kabul edildiği ve daha sonraki çalışmalar için yıllık izin hakkının doğduğu kabul edilmelidir. Hal böyle olunca davacının kadroya geçmeden önceki dönem çalışmalarından sadece 1999 yılında 342 günle 11 ayın üzerine çıkılmış olup bu yıl için davacı yıllık izne hak kazandığı halde, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 1995-1996-1997-1998 yıllarında isteğe bağlı sigortalı olarak kayıtlı çalışmaları da sanki davalı nezdinde geçmiş gibi değerlendirilerek bu yıllar için de yıllık izin hakkı doğduğunun kabul edilmesi ve ücretinin hüküm altına alınması hatalıdır. Davacının 1999 yılındaki çalışması 11 ayın üzerinde olmakla bu yıl için o zamana kadarki kıdemine ve yürürlükteki TİS'ne göre hakettiği yıllık izin 28 gün olup kadroya geçtikten sonra hak ettiği yıllık izin süresi ise toplam 390 gündür. 1999 yılı için hak kazanılan yıllık izin süresi ile 2001 yılı ve sonrası için hakettiği yıllık izin süresinin toplamı ise 418 gündür. Davacın dosya içindeki yıllık izin belgelerine göre 330 gün izin kullanmıştır. Emeklilik ile iş sözleşmesinin sonaermesi üzerine kendisine 30 günlük yıllık izin ücreti ödendiğine göre bakiye yıllık izin süresi 58 gün olup 58 gün için brüt 4795,44 TL yıllık izin ücretinin yasal kesintiler infaz sırasında dikkate alınmak kaydı ile hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı degerlendirme ile yazılı şekilde hazırlanan rapora göre karar verilmeli hatalı olmuştur. O halde davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya aidesine, 03/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.