Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11394 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20702 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Manavgat İş MahkemesiTarihi : 04/10/2012Numarası : 2009/252-2012/510Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı vekili, davacının E. Şirketler Grubu bünyesinde 12/11/1996 tarihinden emekliye ayrıldığı 21/09/2008 tarihine kadar 11 yıl 10 ay 10 gün şoför olarak çalıştığını, çalışmış olduğu zaman zarfında aynı işverenin değişik iş yerlerinde çalıştığını ve sigorta primlerinin E. Şirketler Grubu bünyesindeki şirketler tarafından yatırıldığını, brüt 1.632,05 TL ücret aldığını, kıdem tazminatı alacağının sadece 8.467,28'sinin ödendiğini, bakiye kalan 10.750,00 TL'nin ödenmediğini, her gün 08:00-20:00 saatleri arası çalıştığını iddia ederek kıdem tazminatı, yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalılar davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında 19/10/2011 ve 06/07/2012 tarihli raporlar doğrultusunda davayı kısmen kabul etmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında davacının toplam 11 yıl 10 ay 10 gün çalıştığı kabul edilmiş, 9.653,51 TL kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır. Mahkeme gerekçesinde hükme esas aldığı bilirkişi raporuna itirazların yerinde olmadığını belirtmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında ise davacının 6 yıl 10 ay 23 gün çalıştığı ve kıdem tazminatının 9.653,51 TL olduğu, davacının da kabul ettiği 8467,28 TL ödeme mahsup edildiğinde 1.122,51 TL bakiye kıdem tazminatı alacağı bulunduğu açıklanmıştır. Mahkeme gerekçeli kararında raporlara göre karar verdiğini ve itirazların yerinde olmadığını belirttiği halde gerekçe ile uyuşmayacak şekilde hizmet süresi ve kıdem tazminatını raporlardan farklı süre ve miktarlardan hüküm altına almış ancak bunu gerekçelendirmemiştir. Anayasanın 141'nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekir. Yukarıda belirtildiği üzere duruşmada tefhim edilen hüküm sonucu ile kararın gerekçesinin çelişkili olduğu açıkça ortadadır. Bu nedenlerle 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına ( 6100 sayılı yasanın HMK.nun 298/2. maddesine) aykırı olduğu anlaşılan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 27/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.